Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 7 Ağustos 2019

Hüzün ve sevinç ortaklığı...

İstanbul ile İzmir arasındaki mesafeyi azaltan otoyolun tamamıyla hizmete açılmış olması, özellikle de bu yolda çekilmek zorunda kalınan çileleri bilenler açısından sevindirici.

İki şehir arasındaki mesafenin 515'den 426 km'ye, yolda harcanan 8.5 saatlik sürenin 3.5-4 saate inmesi ile zaman ve akaryakıttan yıllık 3.5 milyar TL tasarruf edilmesi yanında emisyon salınımında yıllık 375 ton azalma, projenin en anlamlı taraflarından.

Her güzel şey gibi bunu da 'görevleri' diyerek 'sıradan' karşılayanlar olması normal. Anormal olan ise, çoğunluğun sevindiği bu gelişmeyi itibarsızlaştırılmaya çalışanlar.

'Anadolu'dan İstanbul'a akın edenlerin doyurulamayacağı korkusu' duyulan 40'lı yıllarda olmadığımıza ve yolların önemi herkesçe bilindiğine göre, otoyola yönelik itibarsızlaştırma çabalarının ardında başka sebepler olmalı.

Büyük projelerin devlet tarafından borçlanarak finans edilmesi yerine Yap-İşlet-Devret usulü ile yapılması, bu sebeplerden birisi olabilir pekala. Ballı ihaleler almayı sevseler de, ellerini taşın altına koymalarını gerektiren girişimlere soğuk bakanların Yap-İşlet-Devret'ten hoşlanmadıkları, malum.

Devletin yapacağı borçlanma ile yapılacak yatırımların ekonomik açıdan sıkıntı manasına geldiği açık. Borç alanın öyle bir niyeti olmasa da, diğer tarafın emir verme merakında olduğu, tecrübe ile sabit.

Yeri geldiği için, borç veren ve aracılık edenlerce verilen emirlerin öncelikle maaş ve ücretlerle beraber köylümüzün ürettiklerinin fiyatını düşürmeyi hedef aldığını hatırlatmakta da, fayda var. Sureta haktan gözükerek bizi IMF kapısına zorlayanlara destek olanlar, konuyu yeniden değerlendirebilirler belki.

Görmezden gelmek...

Yap-İşlet-Devret usulünü dillerine dolayanlar hakikaten samimi olsalardı, 11 milyar dolarlık İstanbul-İzmir otoyolu projesinin ve diğerlerinin bu usulle yapılmasının ekonomimiz üzerindeki baskıları ciddi şekilde hafifletmiş olduğunu anlayabilirlerdi.

Vaktiyle 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü gibi eserlere karşı çıkanlar, tıpkı Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli'ne olduğu gibi, İstanbul-İzmir otoyolu konusunda da benzer davranışlar sergiliyorlar.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli hizmete girdikten sonra İstanbul trafiğinde sağlanan ciddi rahatlamanın hemen herkes farkında. İstanbul-İzmir Otoyolu'nun daha önce açılan ilk etabı da, yolun tamamının sağlayacağı faydalar konusunda yeteri kadar bilgi verici olmuştu.

Söz konusu eserlere, Yap-İşlet- Devlet usulü ile yapılmaları dolayısıyla kullananların ödediği ücretler ve geçiş garantileri sağlanana kadar devletin sağlayacağı katkı üzerinden yaklaşanlar, yalan-yanlış birtakım sözlerle insanların kafasını karıştırmakla meşguller.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli'nin garanti edilen geçiş sayılarına nerdeyse ulaştıkları ve Otoyol tamamen açıldığı için Osmangazi Köprüsü'nün de kısa sürede ulaşacağı biliniyor.

Geçiş garantisi için ödenen ve ödenecek farkların, projelerin doğrudan devlet borçlanması ile yapılması halinde ödenecek faiz ve taksitler yanında çok düşük kaldığı da...

Büyük projelerle ilgili olarak dillendirilen hususlardan birisi de ücret meselesi. Yol ve köprülerin bulunduğu güzergahların hemen hepsinde ücretsiz alternatifler olduğunu görmezden gelenler, ücretli olanları kullananlar sebebiyle eski yollarda oluşan rahatlığın da farkında değilmiş gibi yapıyorlar.

Esas mesele şu ki, milletimizin hüznünü paylaşmayanlar sevincine de ortak olmak istemiyor...