Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 2 Ocak 2019

Sözen keşke sussaydı…

1989-1994 arasında SHP'den belediye başkanı olarak görev yapan Nurettin Sözen'in Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'un o dönemi ile ilgili değerlendirmelerine cevap verme çabası, birçok kişiye 'keşke sussaydı' dedirtmiştir.

Tanıklarının halen hayatta olduğu gerçekleri bir takım laf oyunlarıyla değiştirebilmek mümkün değildir, malum…

Nurettin Sözen'in belediye başkanı olarak görev yaptığı 1989-1994 arası dönem, susuzluk ve çöp meselesi başta olmak üzere İstanbul'un en kötü günlerindendi.

Sözen'in cevap verme çabasının "28 yıl öncekini konuşuyor. 'Camileri ahır yaptık' diyor. Bunu ne Menderes, ne Özal, ne Demirel, ne bir başkası söylemedi" şeklindeki bölümü, kendisinden çok mensup olduğu zihniyetle alakalı.

Önce Cumhurbaşkanımızın söylediklerinin kısa bir özeti:

"İstanbul neydi biliyor musunuz? Susuzdu, çöp dağları vardı. Hava kirliliği tavan yapmıştı. İstanbul'da çöp dağları yükselmişti. Ümraniye Belediyesinde çöp patladı, 39 vatandaşımız öldü… Hava kirliliği almış başını gidiyor, gazeteler maske dağıtıyordu. CHP demek çöp demektir. CHP demek susuzluk, hava kirliliği, yolsuzluk, yasaklar demektir…"

90'ların ilk yıllarında 7 milyon civarında nüfusu olan İstanbul'un yaşadığı su sıkıntısı, sıradan bir sıkıntı değildi… Sadece yağmur suyuna bağlı su kaynaklarının yetersizliğine, su taşıyan hatların ve özellikle de ana iletim hatlarının çeşitli sebeplerle tıkanmış olması da eklendiğinden, İstanbul'un en şanslı yerleri bile sadece haftada iki gün -o da birkaç saat- su alabiliyordu.

Küvetlerde su biriktirilmesi, elde bidonlarla cami çeşmelerinden su aramaya çıkılması, mahallelerde gelecek su tankerlerinin saatlerce beklenmesi ve ameliyatlara ara veren hastaneler gibi olaylar vukuatı adiyedendi.

Başarısızlığın mazereti…

Çözüm bulması gerekenlerin, ilgili kuruluş İSKİ'nin kaynaklarını yolsuzluk yaparak değişik yerlerde kullanmaları sebebiyle de, susuzluk gittikçe tırmanıyordu. 1993 yılında ortaya çıkan İSKİ skandalı da, hizmete ayrılması gereken kaynakların başka yerlere aktığının ispatı olmuştu.

Nurettin Sözen susuzlukla ilgili cevaba, fazla su olmasının mahzurları ile başlamış: "Susuzluk, ne yapalım? Çok yağdı ne oldu, onlarca insan öldü, onlarca araba, mal mülk ziyan oldu..."

Sel, bir afet… Ancak, sele karşı tedbir almak da belediyenin görevi. Asıl dikkat çekici olan ise Sözen'in Belediye başkanlığı döneminde susuzlukla mücadele için "olağanüstü önlemler" aldıklarını söylemesi…

Sözen ve ekibi, olağanüstü tedbirlerle uğraşmak(!) yerine sadece yapmaları gerekeni yapsalardı, mesele halledilebilirdi oysa.

Olağanüstü tedbirler arasındaki 'Türkiye'nin en büyük tankeriyle Yalova'dan İstanbul'a su taşıma' ve 'Amerika'dan getirtilen yağmur bombası', açıklamanın gülümseten yerlerinden.

Su probleminin önemli sebeplerinden olan 'su hatlarını değiştirme' konusunda önceki ve sonraki başkanlar döneminin iki katına yakın üstünlükleri olduğunu söylemesi, oldukça garip, Sözen'in. Öncekiler ne ise, ama su meselesini halleden sonrakilerin kendi dönemini 5'e belki de 10'a katladığını biliyor olmalı.

Söyledikleri, başkan seçildiğinde 'her mahalleye otomatik çamaşır makineli bedava çamaşırhane' sözü veren Nurettin Sözen'in susuzluk konusunda İstanbul'a en kötü günlerini yaşatmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor…

Susabilse ya da 'Kazanabileceğimizi ummuyordum, hazırlıksızdım ve tanımadığım bir ekiple çalışmak zorunda kaldığım için başarısız oldum…' deseydi, daha iyi yapardı Sözen… Başarısızlığın mazereti yoktur çünkü…