Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 19 Nisan 2018

Keşke sorabilseler!

Yaşanan birçok gelişmede, mesela Afganistan'da, Irak'ta da olması gerekenle olan arasında ciddi farklılıklar olduğunu biliyoruz.
İki ülkede de meydana gelen gelişmeler yalanlarla başlatılmıştı ve aynı şekilde sürdürülüyor.
Afganistan ve Irak'ta insan kayıpları milyonlarla ifade edilirken, barışın, demokrasinin ve insan haklarının esamesi bile okunmuyor. Bırakın yakın ve orta vadeyi, uzun vadede iyi gelişmeler olabileceği ümidi de yok...
Ancak, teori ile pratiğin birbirinden alabildiğine uzaklaştığı en zirve noktanın Suriye ile ilgili gelişmeler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz...
Suriye'de 2011 Mart'tan beri bir iç savaş yaşanıyor. Normalde bu duruma bir son vermesi beklenen BM ve ilgili kuruluşlar, işin başından beri 'itidal' tavsiye etmekten başka bir şey yapmıyorlar.
Güya yüz binlerin hayatına ve milyonların mülteci olmasına yol açan gelişmelere dur demek niyetiyle yola çıktıklarını söyleyen müdahil ülkelerin tamamı da, problemi daha da içinden çıkılmaz hale getiriyorlar.
Sınır komşusu olan bu ülkenin toprak bütünlüğünü koruyarak huzur ve istikrara kavuşmasının önemine inanan, bunu savunan ve gücü yettiğince gerçekleştirmeye çalışan Türkiye hariç bütün aktörlerin yalan söylediği bir tablo var Suriye'de...
Yalanlara dayalı politikalar izlendiğinin en açık delilleri de, herkesin anlayabileceği bir basitlikte gözlerimizin önünde cereyan ediyor.
Fiili olarak birtakım güçlerin egemenlik alanlarına bölünmüş olan Suriye'de, Rusya ve İran destekli rejimin ve ABD destekli PYD/YPG'nin kontrolündeki bölgelerde huzur ve istikrar yok...
Buralarda yaşayanların 3.5 milyonu Türkiye'de ve en az bunun iki katı da değişik ülkeler ve Suriye içinde mülteci...

YAPMIYOR, YAPTIRMIYORLAR DA...
Suriye'nin yarıdan fazlası Rusya ve İran'la beraber hareket eden rejimin, yüzde 30'a yakını da ABD destekli PYD/YPG'nin kontrolünde. Bu durumda her iki kesimin kontrolündeki bölgelerde huzur ve istikrarın sağlanabileceğini düşünmek gerekir...
Fakat genel tabloya baktığımızda, Türkiye destekli ÖSO kontrolündeki bölgeler dışında hiçbir yerde huzur ve istikrarın sağlanamadığını görüyoruz.
Bu da, lafa gelince mangalda kül bırakmayanların söyledikleri ile yaptıkları arasında büyük farklar olduğunun göstergesi.
Daha da vahim olanı, Rusya ve İran desteğindeki rejimin ve ABD desteğindeki PYD/YPG'nin huzur ve istikrar sağlamak bir yana, bunun temin edildiği bölgeleri tehdit eden uygulamaları... Huzur ve istikrar için gerekeni yapmadıkları gibi yaptırmıyorlar da...
Rejimin muhaliflerin elinde bulunan bölgelere yönelik saldırıları, son kimyasal saldırı ile birlikte ayyuka çıkmış durumda.
ABD'nin İngiltere ve Fransa ile birlikte gerçekleştirdiği füze saldırısı sonrası BM ekiplerine bölgeye girme izninin verilmemesi, şimdiye kadar söylenen yalanların tabii bir uzantısı...
Suriye'de huzur ve istikrarı savunduğu söylenen güçlerin kontrolleri altındaki bölgelerde neden huzur ve istikrar sağlanamadığı sorusu, gelişmelerin bir tür izahı aslında... Bu sorunun basit cevabı da, aslında hiç birinin huzur ve istikrar arzu etmediği...
Doğruyu söyleyen ve yapan Türkiye'nin başlıca sıkıntılarından birisi ise, dışarıda pişirilen algı operasyonlarına içeriden sağlanan aptalca destekler.
İçimizdeki satılmışların yaptıkları tek şey, doğru söyleyen ve doğruyu yapan Türkiye'ye yönelik karalama girişimlerine alet olmak...
Kendilerini dolduruşa getirenlere dönüp: 'Neden kontrolünüz altında bulunan bölgelerde huzur ve istikrarı sağlayamıyorsunuz?' diye sorabilseler, meseleyi büyük ölçüde anlamış olacaklar oysa...