Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 5 Eylül 2017

İşte biz buyuz!..

Kızılay, Türkiye Diyanet Vakfı, İHH, Cansuyu, Mirasımız, Sadakataşı, Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı, Hasene, Hayrat Vakfı ve diğerleri... Kurban Bayramı günlerinde bu kuruluşlar vasıtasıyla dünyanın nerdeyse her yerinde kurbanlar kesildi ve etler muhtaç insanlara dağıtıldı...
50 bin hisse kurban keseni de var bunların, 10 bin keseni de.
Kurban kulun Cenab-ı Hakk'a yaklaşması iken, dünya üzerindeki Müslümanların birbirlerine yaklaşması anlamını da kazanmış oldu.
Kurban kesilen coğrafyalarda başka dinlerden insanlar da bu bereketten payını aldı. Belki de bir Afrika ülkesinde, kendilerinden hayvan satın alan Müslümanların kendilerine et ikram etmelerinden etkilenen Animist bir kabile İslam'a girme kararı almış bile olabilir, önceleri olduğu gibi...
Ramazan'da kumanya getiren, su kuyuları açan, katarakt ameliyatları yapan Müslümanların Kurban Bayramı'nda et dağıttığını gören batılı yardım kuruluşlarının mensupları, 'bu Türkiyelilerin bu işte ne çıkarı var?' sorusu üzerine kafa patlatmaya devam etmişlerdir belki de:
Lügatlerinde olmadığı için 'Allah rızası' ve 'Bereket' şeklindeki izahları bir türlü anlayamadıkları için...
Türkiye'den ve Avrupa'dan hareketle dünyanın bütün bölgelerine gidenlerden bazıları birtakım sıkıntılarla da karşılaştı büyük ihtimalle. Kurban kesmek üzere yola çıkanlar arasında hastalanan, gözaltına alınan, tutuklananlar da olmuştur muhakkak. Bu işlerin olmazsa olmazları bunlar çünkü.
Ama bizler adına, kurban kestirip dağıtmak üzere gidenler, Müslümanlara kardeş olduğumuzu, gayrimüslimlere de tek bir Yaratıcı'nın kulu olduğumuz gerçeğini hakkıyla anlatmaya muvaffak olmuşlardır...
Bu yardımlaşma hareketinin lokomotifinin Türkiye olması, iftihar etmemiz gereken bir olgu. Diğer yönüyle de, yükümüzün ne kadar ağır olduğunu hatırlatıyor...

'HİMMETE MUHTAÇ DEDE'...
Belki 20-30 sene önce, 'kendisi himmete muhtaç dede, kaldı ki gayrıya himmet ede' durumunda idi Türkiye.
Derken Afganistan'ın SSCB tarafından işgali sonrası yardım konusunda bir hareketlenme oldu ülkemizde. Aynı hareketlenmenin çeşitli İslam ülkelerinde de olduğunu duyuyorduk o aralar...
Afganistan işgali sonrası, belki kuru ekmeğini paylaşma örneğinde olduğu gibi başladı yardımlaşma. Sonrasında acılı diğer İslam topluluklarının yaşadıkları yerler ilgi alanımıza girdi. İlgi alanımıza giren Müslüman coğrafyalar, ulaşım zorluklarına rağmen etki alanımıza da girdi yavaş yavaş.
Yardımseverliği kendilerine mesele edinenlerin bir araya gelmeleriyle birtakım kuruluşlarımız çıktı ortaya...
Bosna'da yaşanan Sırp katliamı, yardımlaşma duygularının zirve yapmasına sebep oldu denebilir.
Derken Çeçenistan ve sosyalist sistemin çöküşü sonrası ortaya çıkan diğer yapılar girdi gündemimize... Filistin her daim gündemdeydi zaten...
Maddi imkanlar yardımlaşma faaliyetlerinin bereketi ile mi gelişti, yoksa bu tür faaliyetler maddi imkanların gelişmesi ile beraber mi artmaya başladı, çözümü zor bir mesele... Sivil yardım faaliyetleri, bu tür çalışmalara katılan insanların iktidara gelmesiyle birlikte de, olması gereken oldu ve resmi yardım faaliyetleri de başladı.
Türkiye bugün dünyanın en çok yardım yapan ülkesi... İstatistiklere göre ABD'den sonra ikinci sırada olsak da, milli gelire nispetle ilk sıradayız.
Demem o ki: Çeşitli sıkıntılarımız olabilir, tamam. Ama unutmayalım; biz dünya çapında izleyen herkesin akıllarını şaşıran bir yardımlaşma faaliyetini yapan insanlarız da...
İşte biz buyuz!..