Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 30 Eylül 2016

Emriniz olur(!)

Arada sırada Türkiye'nin AB üyelik sürecinin 3000 bin yılında ancak gerçekleşebileceğine(!) vurgu yapıp niyet beyanında bulunanları saymıyoruz. Ancak, Avrupa Birliği Türkiye ilişkilerindeki durum, onların bizi 'alacakmış gibi' yapmaya devam ettikleri merkezinde yine de.
Bazılarımız çok istekli, ama biz de aslında 'girecekmiş gibi' yapıyoruz sanki.
Çünkü bizi almaya hazır olduklarında, ortada girmeye değer bir AB olup olmayacağı, meçhul.
AB üyeliği belli ki daha uzun zaman konuşulacak bir mesele. Ancak ülkemiz vatandaşlarına sağlanacağına dair söz verdikleri vize serbestisi gündemde. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun son açıklamasına göre, Türk vatandaşlarına vizelerin kaldırılması için ülkemizin yerine getirmesi gereken 7 kriter kalmış.
Bahsi geçen 7 kriterden, AB standartlarına uyumlu biyometrik pasaport, yolsuzlukla mücadele tedbirleri, Europol ile operasyonel birlik, kişisel verilerin korunmasının düzenlemesi, suç bağlantılı konularda AB ülkeleriyle etkili işbirliği ve Geri Kabul Anlaşması'nın uygulanmasını içeren 6 tanesinin aslında dolgu malzemesi olduğunu söylenebilir. Bu kriterlerin bazıları hazır, bazıları bitti bitecek durumda ve bazıları da zaten AB yüzünden işlemez halde çünkü.
Meselenin bam teli ise: 'Terörle mücadele yasa ve uygulamalarının Avrupa standartlarına uyacak şekilde düzenlenmesi'. Terörle mücadele yasa ve uygulamalarının Avrupa standartlarına uydurulması, içinden çıkılması zor bir konu. Çünkü terörle mücadele denildiğinde Avrupa'da akıl almaz bir çifte standart var ve bizden tam olarak ne istedikleri de belli değil.

HOCANIN DEDİĞİ VE YAPTIĞI...
Örnek vermek gerekirse; Fransa'da halen devam eden olağanüstü halin bir gereği olarak, Paris başta olmak üzere ülkenin hemen her yerinde sıkı tedbirler alınmış durumda ve güvenlik timleri sokaklarda kol geziyor. Aynı şey Belçika için de geçerli.
Altı çizilmesi gereken husus, özgürlüklerin beşiği olduğu söylenen bu ülkelerdeki olağanüstü hal uygulamasının, daha çok bizdeki sıkıyönetimi andırıyor olması. Avrupa ülkeleri, kendi huzur ve istikrarları için alabildiğine katı tedbirler almakta sınır tanımıyorlar yani.
Herhangi bir terör tehlikesi durumunda, hukuk-mukuk tanımayıp akla hayale gelmedik uygulamalara imza atabilen Avrupa ülkeleri, Türkiye söz konusu olduğunda yüz seksen derece ters tutumlar alabiliyorlar.
PKK başta olmak üzere Türkiye'nin başını ciddi şekilde ağrıtan terör örgütlerine, resmen terör örgütü olarak kabul ettikleri halde her türlü imkanı tanıyorlar. Terörle mücadele yasa ve uygulamaları ile ilgili istedikleri değişiklikler de, bu terör örgütlerinin daha rahat hareket edebilmelerini temine yönelik.
AB'ın tavrı, 'hocanın dediğini yap, yaptığını değil' özdeyişini hatırlatıyor.
Terör söz konusu olduğunda, mevzuatlarının ötesine taşan Avrupa ülkeleri; benzer durumlarda Türkiye'nin mevzuata uygun davranmasına bile razı olamıyorlar.
Vize serbestisi bahanesiyle bize şunu diyorlar: "Biz imtiyazlıyız ve insanımızın canı daha kıymetli.
Dolayısıyla biz terörle ilgili olarak kanunlarımızda yazmayanları bile yapabiliriz. Ancak siz mevzuatında yazanları bile yapmamalı ve zaten bizim kılıcımızı sallayan terör örgütlerine karşı daha yumuşak davranmalısınız!" AB, bu durumda 'Emriniz olur!' dememizi bekliyor.
Cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz de 'hadi oradan!' diyor... Kibarca tabii...