Tarihi 3 Eylül 2019

Kaynaşma

PKK'YI Suriye'de eğiten, alan açan, silah yağdıran, terör örgütüne burada devlet kurmaya çalışan Amerika'nın Beyazsaray resmi sitesi ballandıra ballandıra anlatıyordu. Ekrem İmamoğlu'nun Diyarbakır ziyaretine övgüler yağdırıyor, alkışlıyordu. "İmamoğlu HDPli Kayapınar Belediyesini ziyaret etti. HDP'li Milletvekilleri ve görevden alınan belediye başkanları ile biraraya geldi." diyor, yaptığı konuşmayı da aktarıyordu. "Hep beraberiz.
Birleşme, buluşma ve barışma, birbirini hissetme, tek vücut olma, bir talep doğrultusunda.
Şuradaki atmosferi de bir kaynaşma olarak görüyorum." diyordu İmamoğlu o konuşmada.
"Hep beraberiz"... "Hissetme"...
"Tek vücud olma"... "Kaynaşma"...
Amerikalıların çok hoşuna gidecek sözlerdi bunlar. Bu arada HDP'li belediyelerde öldürülen terörist yakınlarının leblebi gibi işe alındığı haberleri geliyordu. İçlerinde Türk Askerine karşı Hendek olaylarında en ön safta yer alıp, çukur kazanlar bile vardı. Ve bir başka haber daha yağıyordu. HDP'nin kazandığı illerde belediyelerden şehitlerimizin yakınlarının nasıl işten atıldığı anlatılıyordu. Yöntemleri ilginçti.
Önce temizlik ve çöp işlerine kaydırıyorlardı. Ardından işten atıyorlardı şehitlerimizin yakınlarını...
"Şehit yakınları"... "Temizlik"...
"Çöp"... "İşten atma"... İnsanın içi acıyordu... Şehitlerimizin de kemikleri sızlıyordu. Bu ülke için canlarını verenlerin yakınlarını çöp işlerine göndererek atanlarla "Beraberiz", "Hissediyoruz", "Tek vücud olma", "Kaynaşma" döneminden bahsediyordu CHP'liler. İşten atılan şehit yakınları ile "Beraber", "Tek vücut" olan, onları "Hisseden", "Kaynaşan" bir CHP'li yoktu ortada. Bu duruma nasıl gelmiştik?...
Bu ne menem bir operasyondu?
Anlamaya çalışırken dün CHP'li bir dostumla bir araya geldik.
İstanbul'da CHP'li bir belediyede üst düzey yöneticilik yapmıştı yıllarca.
"Çalıştığım dönemde Belediye Başkan yardımcımız PKK sempatizanıydı" diyordu. O Genel Başkan Yardımcısının Hakkari'de "Barış günü" düzenlediğini anlatıyordu. "Korkmuştuk gitmeye... Ya yolda giderken başımıza bir iş gelirse diye...
Bize rahat olun dedi.... Kandil'le görüşüp koridor açtıklarını söyledi." diyordu. İstanbul'daki CHP'li bir belediyenin başkan yardımcısı, Türk askerini öldürenlerin karargahı ile görüşüp koridor açtırıyordu. Vay be idi o durumlar. CHP'li dostuma sordum.
"Belediye Başkanı, böyle birini nasıl yardımcı yapar kendine" diye. "Normal" cevabını verdi.
"Başkan da tescilli FETÖCÜ'ydü.
Zaten görevden alındı" diye ekledi. O başkan yardımcısının ise, son seçimle birlikte İstanbul'da aynı CHP'li belediyede tekrar eski görevine döndüğünü aktardı. "Ben Atatürkçüyüm. Milleyetçiyim.
PKK'dan nefret ederim" diyordu CHP'li dostum. Tanık olduğu tüm yaşanmışlıklara rağmen yine CHP'ye oy verdiğini söylüyordu. Bu kadar basitti... CHP'li belediyelerde bilmediğimiz sayısız benzer olaya şahit olan kim bilir daha kaç kişi vardı? Ama olsundu... Kandil'den koridor açanlarla "Beraber olma", "Hissetme", "Tek vücud olma" "Kaynaşma" olayı artık sıradanlaşmış ve kanıksanmış bir durumdu. Abdülhamid Han döneminde de manzara aynıydı. Onu darbeyle indirdiklerini haber vermeye Yahudi ve Ermeni'yi gönderenlerle aynı safta yer tutanlar arasında "Ben ülkemi seviyorum", "Vatanı kurtarıyorum", "Milliyetçiyim" diyenler, dindarlar hatta din adamları bile vardı. Hepsi aynı torbaya doldurulmuş, birlikte olma hissettirilmiş, tek vücud halinde kaynaştırılarak piyasaya sürülmüştü.
Sıradanlaşmış bir olayı kanıksamış olarak... Bugün değişen neydi? Bu operasyonları çekenlere sorsak pis pis sırıtırlardı herhalde... "Arşivlerinize niye bakmıyorsunuz" diye...