14 ve 28 Mayıs hezimetini yaşayan Kemal Kılıçdaroğlu istifa etmek yerine faturayı köylülere kesti: Kolektif pişkinlik!

13 yıldır Başkan Erdoğan’a karşı seçim kaybeden 7’li koalisyonun Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 14 ve 28 Mayıs hezimetinin faturasını köylüye kesti. Kılıçdaroğlu, Sözcü TV’de katıldığı bir programda "Ayda 500 lira verdiğinizde zaten harcayacak yer yok, köyde nerede harcayacak para" sözleriyle seçim sonucunu kendince analiz etti. Kılıçdaroğlu’nun bu skandal açıklamasına tepkiler yağarken Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, “Bir değil iki değil, tam 12 seçim yenilgisinden sonra hâlâ "Sorumlu kim?" diye tartışılıyorsa ortada kolektif bir "pişkinlik" var” dedi.

Giriş Tarihi 11 Haziran 2023, 07:27 Güncelleme 11 Haziran 2023, 07:33
14 ve 28 Mayıs hezimetini yaşayan Kemal Kılıçdaroğlu istifa etmek yerine faturayı köylülere kesti: Kolektif pişkinlik!

İÇİNDEKİLER

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 28 Mayıs'ta gerçekleştirilen 2. tur cumhurbaşkanlığı seçimleri kaybetmesine ilişkin yaptığı açıklamalar büyük tepki topladı.

Sözcü TV'de katıldığı programda, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, seçimleri kaybetmesinin nedeninin köylü kesimden oy alamaması olduğunu belirterek "Kentlerde oturan insanların tamamı demokrasiden yana oy kullandı. Okuyan, tartışan, özgürlükçü, kentli dediğimiz kitle yüzde 51 oranında Kılıçdaroğlu demiş" diye konuştu.

Sabah'ta yer alan habere göre, Köylünün enflasyon diye bir derdinin olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Ayda 500 lira verdiğinizde zaten harcayacak yer yok, köyde nerede harcayacak para" sözleriyle seçim sonucunu kendince analiz etti. Kılıçdaroğlu'nun kırsal kesimde yaşayan vatandaşları küçümsemesi büyük tepkiyle neden olurken, sosyal medyada, "Tuvalet terliği de gelse alırız diyorlardı. Bay Kemal bir tuvalet terliği bile etmediğini ne zaman anlayacak. Durum böyleyken suçu kendinde aramak yerine yine millete fatura kesmeye kalkmış" yorumları yapıldı.


FATURAYI KÖYLÜYE KESTİ
* AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen: Bilmem kaçıncı kez seçim kaybetmiş genel başkan bu akşam köylülerimizi hakir görerek mağlubiyetinin sebebini onlara bağlamış. Biz de 'Köylü milletin efendisidir' diyelim; başka da bir şey demeyelim...
* AK Parti MKYK Üyesi Öznur Çalık: Malatya'm, Türkiye'nin en önemli ve büyükşehir olan kentlerinden biridir. Oylarımızı demokrasiden yana kullanıp, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a yüzde 71.96 oy verdik. Malatya'mız; kırsalı, köyleri, ilçeleri ve beldeleri ile sizin anlamadığınız ve anlayamayacağınız 'Anadolu irfanı'nın yaşandığı ferasetli kenttir. Başarısızlığınızın ve 13 yenilginizin sebebi başta siz ve sizin zihniyetinizdir. Aziz milletimizi hor göremezsiniz. Köylerde, kasabalarda ve kırsalda yaşayan vatandaşlarımızı asla hor göremez, oylarını 500 liraya satan insanlar olarak aşağılayamazsınız.
* Kılıçdaroğlu'nun eski avukatı Mustafa Kemal Çiçek: "Köylü milletin efendisidir" diyen Atatürk gibi bir liderden, "Köylü para harcamayı dahi beceremiyor" diyen ve küçümseyen bir Genel Başkan'a! Söyleyecek söz kalmadı.


SEÇMEN AYRIMI YAPTI
* Ekonomist Murat Efe: Köyde birine ayda 250 lira versen, harcayacak yer yok. Şehre indiğinde hayat pahalılığını anlıyor. Bunu diyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu. Kırsal kesimdeki halkı mağarada yaşayan, taş yiyen, avlandığı kürkü giyen insanlar mı sanıyor? Millet sıkıntılara rağmen oy vermemiş, güvenmemiş, istememiş, sen yapamazsın demiş. Kılıçdaroğlu'nun halka bakışı bu. Pes.
* Gazeteci Mehmet Çek: Her gün yeni bir 'nefret' türü üretiyorlar. Şimdi de hedeflerinde kırsal kesimde yaşayan vatandaşlar var.

YÜZYILIN BAHANESİ
* Yazar Mustafa Ekici: Köylülerimize, Anadolu'muza, beklediği oyu alamadığı için, 'göbeğini kaşıyan adam' muamelesi yapan siyasetçi, dünyanın en güçlü, stratejik ve önemli ülkelerinden biri olan Türkiye'nin ana muhalefet partisi lideri.
* Uluslararası Kadın ve Çocuklarla Dayanışma Derneği Başkanı Nuray Canan Songür: Ayrımcılıkta sınır tanımıyorlar, şimdi de milleti kentli-köylü diye ayrıma tabi tutmuşlar. Zihniyet: Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi? Yenilgiyi kabul etmek yerine hâlâ milleti suçluyorlar. Hâlâ ders çıkarmamış görünüyor.

Kılıçdaroğlu'nun bu skandalını köşesine taşıyan isimlerden Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür ise "Gördüğünüz gibi, halkı aşağılayan gazeteci ile "helalleşme" diye yola çıkan CHP'li siyasetçi arasında hiç fark yok" dedi.

İşte Mahmut Övür'ün o yazısı:

Muhalefet cephesinde yenilginin faturasının kime kesileceği tartışılıyor.
Kimlerin kastedildiği de belli: Siyasi parti genel başkanları. En başta da altılı, yedili masayı kuran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yer alıyor. Doğrusu siyaset doğal mecrasında aksa olması gereken bu: Seçim kaybeden genel başkan ve ekibi istifa eder.
Ama Türkiye'deki muhalefet cephesinde işler böyle yürümüyor. Bir değil iki değil, tam 12 seçim yenilgisinden sonra hâlâ "Sorumlu kim?" diye tartışılıyorsa ortada kolektif bir "pişkinlik" var.
Aydınından sanatçısına, gazetecisinden akademisyenine herkes işin içinde ve olanlar herkesin gözü önünde oldu.
Kaset operasyonuna kadar gitmeye gerek yok. Kılıçdaroğlu'nun FETÖ'nün yalan tezlerini Meclis kürsüsünden seslendirmesine de, 15 Temmuz gibi darbe ve işgal girişimine "kontrollü darbe" demesine de kimse itiraz etmedi.

Her seçimde tıpış tıpış gidip oy verdiler. Aynı şey "kader seçimi" dedikleri son seçimde de oldu.
Ne PKK'yı meşrulaştıran HDP'yle işbirliğine ses çıkarıldı, ne de ikinci tura giderken yemin billah edip "Suriyeliler gi-de-cek..." diyen ırkçı çıkışa dur denildi.
Dahası Muharrem İnce'ye yönelik linç operasyonuna da, Rusya'yla ilişkileri sabote etmeyi göze alan yalana da göz yumuldu ve tıpış tıpış gidip oy verildi.
Bütün bunları içine sindiren aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler hiç değişmediler ki depremzedelere bile hakaret edilen bir noktaya gelindi.
Bunlara göz yumulunca bugün istifa çığlıkları da CHP'nin 12'ci katından duyulmaz oldu. Çünkü o da bir siyasetçi olarak aynı zihniyeti paylaşıyor. Bu yüzden seçimi kaybetme nedeni olarak da aklına farklı bir şey gelmiyor.
Tıpkı dün milyonları, "Göbeğini kaşıyan adam" ya da "Bir kilo makarna için oy veriyor" diye aşağılayanlar gibi.

Seçimi kaybetmesini, Anadolu'yu ayakta tutan, Atatürk'ün "Köylü milletin efendisidir" dediği köylülere bağlıyor ve söyledikleriyle onları aşağılıyor:
"Biz nerede kaybettik? Biz bunu da araştırdık. 1-2-3 numaralı sandık konulan yerler, köy, kasaba, belde. Buralarda Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy 3 milyon 580 bin 115. Erdoğan'ın aldığı oy 6 milyon 100 bin 355.
Biz şunu da araştırdık: Acaba kırsaldaki insan neden bu ekonomik yıkımdan etkilenmedi diye. Çok basit, ayda 500 lira verdiğinizde zaten harcayacak yer yok."
Gördüğünüz gibi, halkı aşağılayan gazeteci ile "helalleşme" diye yola çıkan CHP'li siyasetçi arasında hiç fark yok. Bir anda 6 milyon seçmeni iradesi olmayan, oyunu 500 liraya satan "bidon kafalı" adama dönüştürmekte sakınca görmüyor ve rahatça şunu söyleyebiliyor:
"Yapılan her şey doğruydu, benim açımdan. Herhangi bir pişmanlık söz konusu değil."
Her şey doğruysa o zaman MYK üyelerinin suçu neydi?

Aslında Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamalarına hak vermemek elde değil. Değil, çünkü seçim öncesi onlarca aydın, gazeteci, akademisyen hatta yeni nesil siyasetçi onun siyaset mühendisliğine övgüler düzüyor, "demokrat dede" diyerek yere göre sığdıramıyordu. Mesela aday olmasın diye çıkışlar yapan gazeteci Mine Kırıkkanat son virajda özür diliyor, Atatürk'ün koltuğuna layık görmeyen Prof. Dr. Celal Şengör oy vereceğini söylüyor, Prof. Dr. Nilüfer Göle, "Dünyaya örnek lider" diye sunuyor ve bunun gereğini yapmıyorsa Kılıçdaroğlu niye istifa etsin ki...
Haklı olduğu bir yer daha var: Bütün bu aydınlar, gazeteciler şimdi, "İstifa et, yerine Ekrem İmamoğlu gelsin" diye tutturmuşlar. Bırakın İstanbul'da iş yapmamasını hiç kimse şu soruları yine sormuyor: "İmamoğlu sen NATO, Rusya, Libya veya Karabağ meselesinde, FETÖ veya PKK meselesinde Kılıçdaroğlu'ndan farklı ne söylüyorsun?"