İşte Sabah Gazetesi yazarı Nurullah Gür'ün "Amerikan seçimlerinin ekonomi politiği" başlıklı yazısı
Seçimi kimin kazanacağından bağımsız olarak ABD, liberal anlayışın uzağında olacak. Eşitsizlikler törpülenecek, yerli üretim desteklenecek ve kamunun ekonomideki ağırlığının artacağını görebiliriz
Sonuçlar Biden'a işaret etse de mektupla gelen oylar, yeniden sayımlar ve davalar ABD'de seçim sonuçlarının resmiyete dönüşmesinin biraz daha zaman alacağını gösteriyor. Siyasi kutuplaşmanın derinleşmesi bekleniyor. İşlerin bu boyuta nasıl geldiğini ve olası gelişmeleri ekonomi politik bir perspektiften ele almaya çalışalım. 2016 seçimlerinden sonra birçok kişi, ABD'deki aşırı milliyetçilik, yabancı düşmanlığı, küreselleşme karşıtlığı ve korumacılık gibi eğilimlerin baş sorumlusu olarak Trump'a yüklendi. Sanki her şey süperdi de Trump uzaydan gelerek Amerikan toplumuna kötülük tohumları ekmeye başladı. O giderse de birden her şey normale dönecek algısı var. Trump bir sebep değil, sonuçtu. Bu eğilimler Trump'tan önce olgunlaşmaya başlamıştı. Arka planda ciddi yapısal problemler vardı. ABD'de 1970'lerin ardından toplumun yoksul yüzde 50'lik kesiminin reel geliri yerinde sayarken, en zengin yüzde 1'lik kesimin reel geliri ikiye katlandı. Bakmayın işsizliğin ABD'de bir ara yüzde 4'ün altına düştüğüne. İstihdam artışının neredeyse tamamı yarı zamanlı işlerden kaynaklanıyor. Bilindik tarzdaki siyasetçiler sosyo-ekonomik sorunlara çözüm üretemedikleri için Trump gibi bir figür alternatif görülerek başkan seçilmişti.