MİLLETVEKİLİ ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı'nın kazandığı tartışmasız zafer CHP için sıradan bir yenilgiden çok daha fazlası oldu.
Biraz geriye gidelim; Cumhurbaşkanı'nın ilk defa halk oyu ile seçildiği 2014 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu ile yarışmıştı. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığı kendi şahsından bağımsız olarak bir model denemesiydi. Siyasetin dışından gelen, farklı kesimlerin itibar ettiği, keskin ideolojik hatları olmayan bir isim ile seçim kazanma modeli. Ekmeleddin Bey Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında beklenildiği gibi iddialı bir aday olmadı. Erdoğan'ın seçimleri kazanması aynı zamanda siyaset dışından aday formülünün iflası oldu. 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Erdoğan karşısındaki muhalefet siyasi kimliği olan çoklu aday alternatifini denedi.
Muharrem İnce, Meral Akşener, Selahattin Demirtaş ve Temel Karamollaoğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın rakibi oldular. Netice yine değişmedi; seçimleri Erdoğan kazandı. Muharrem İnce her ne kadar kendisinin aldığı oyu partisinin daha önceki milletvekili seçimlerinde aldığı oylarla mukayese edip kendisini "çok başarılı" ilan etse de aslında değişen bir şey olmadı. Seçmen daha önceki bloklara göre hareket etti. Çoklu aday modeli de Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında başarısız oldu.
İlk olarak 2019 yerel seçimlerinde denenen ve CHP'ye İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerini kazandıran "millet ittifakı - ortak aday" modeli, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de denendi. Muhalefet oldukça sancılı bir süreçten sonra Kılıçdaroğlu'nu tek aday olarak göstermek konusunda anlaştı. Öyle ki hiçbir zaman Millet İttifakı'na davet edilmeyen Muharrem İnce bile türlü baskı, tehdit ve itibar suikastinin sonunda adaylıktan çekilmek zorunda kaldı. Neticede Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha seçildi. Kaybeden sadece Kılıçdaroğlu olmadı, "millet ittifakı - ortak aday" modeli de çöktü.
Hem de ne çöküş;
İYİ Parti ve Akşener seçim kaybedilince "biz demiştik" diyerek eski defterleri karıştırdılar. Akşener'in manevi payeler dağıttığı Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu ile bile arası açıldı. Kılıçdaroğlu CHP'nin genel başkanlık koltuğunu kaybetti. Millet İttifakı'nın muhafazakar küsurat partileri parazit ilan edilip, türlü hakaretlerle ittifaktan kovuldular.
Yaklaşan yerel seçimlerde CHP, PKK'nın siyasi uzantısı DEM Parti ile baş başa kaldı. Bir süredir iki partinin kurmayları aday belirleme toplantıları yapıyorlar. DEM Parti'nin CHP'den İstanbul'da Esenyurt'u istediği, Antalya'da kendilerine salon tahsis etmeyen CHP'li belediye başkanının bir daha aday gösterilmemesini şart koştuğu, İzmir'de CHP'lilerin bile başarısız bulduğu Tunç Soyer'in tekrar aday olmasını talep ettiği konuşuluyor. PKK'nın siyasi kolunun asıl şartı ise ittifakın artık görünür olması. CHP tarafı kamuoyunu PKK'nın siyasi kolu ile adı konulmuş bir ittifaka hazırlıyor. CHP'nin kalemşörleri "aslında PKK'nın bir terör örgütü olmadığını" gevelemeye başladılar bile. İttifak kesinleştikçe PKK tarafından da CHP'nin elini güçlendirecek açıklamalar gelebilir. Üst düzey bir terörist çıkıp "aslında biz hiç sivil öldürmek istemedik, hepsi yanlışlıkla oldu" açıklaması yaparsa şaşırmamak lazım.
CHP yeni bir model inşa ediyor. DEM ile aşikar ortaklık en azından İstanbul büyükşehir belediyesini yeniden kazandırırsa kalıcı bir model haline gelecek.
CHP'nin PKK'nın siyasi uzantısı ile mahcup yasak aşkı bitip adı konulmuş bir birlikteliğe dönüşecek. Malumun ilamı deyip geçmeyin. Bazen o ilam beklenilenin tam aksi neticeler doğurur. CHP'ye kendi içinden ancak bu sefer anlamlı bir muhalefet gelişebilir.