Tarihi 9 Ekim 2021

Şimdilik inançlara saygılıyız, yarına Allah Kerim!

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi uzun bir süre sonra AK Parti'nin elinden CHP'ye geçince akıllara gelen en önemli sorulardan bir tanesi de CHP'nin çeşitli isimler altında milli ve manevi değerlere karşı bir politika izleyip izlemeyeceği oldu.
Yıllar içerisinde belediye bünyesinde işe başlayan ve din ve vicdan hürriyeti yönünden bir baskı ile karşılaşmadan ibadetini eden, sakalını uzatan veya başını bağlayan personel işten çıkarılma, haksız tayin ve atamalarla kurum içerisinde istifaya uğrama tehdidi ile karşı karşı kaldı. Aklı selim bir gurubun varlığına karşın CHP tabanındaki radikal kesimlerin - özellikle İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu döneminde - etkinliği düşünüldüğünde bu kaygıya kapılmamak elde değil.
CHP özellikle İstanbul'daki seçim başarısını siyasi takiyeciliğe borçlu.
İmamoğlu'nun cami cami dolaşıp Kuran-ı Kerim tilavet etmesine ek olarak, daha önce sosyal medya hesaplarından ezan ve namaz hakkında hakaretamiz ve provokatif paylaşımlar yapan Kaftancıoğlu bile Ekrem İmamoğlu ile el açıp amin diyerek duaya durmuştu. Muhafazakar toplum kesimlerini CHP'nin değiştiğine, eskisi gibi olmadığına, insanların namazı, sakalı ve başörtüsü ile uğraşmayacağına ikna etmek CHP'nin İstanbul'daki seçim başarısının arkasındaki önemli nedenlerden birisi oldu. Dolayısı ile hemen seçimin ertesinde göstere göstere bir baskı, yasaklama ve yıldırma politikası gütmek CHP için bile akıllıca olmazdı.
Göstere göstere yapılmayacak olsa da CHP'nin din ve maneviyat karşıtlığından hepten vazgeçtiğini düşünmek de imkansız çünkü bu CHP'nin kendini inkar etmesi olurdu.
Topluma hayat tarzı ve ideoloji dayatmak, yüzeysel bir batılılaşmayı teşvik etmek, dini ve geleneksel değerlerin yerini dünyevi, maddiyatçı değerlerin almasını sağlamak CHP'nin varlığının gereğidir.
Kaldı ki CHP'nin varlığının gereği olan bu tür politikaları tek parti döneminde olduğu gibi Sıhhıye'ye kasketlilerin girişini yasaklayarak, sakallı ve başörtülüleri memuriyetten menederek ve okullara almayarak hayata geçirmesi imkansız. CHP yeni dönemde tarihsel alışkanlıklarını başka türlü devam ettiriyor. Günümüzde daha sofistike zorbalıklar ve yasaklamalar yapılıyor. Son örneğini Adalar'da gördük. CHP'li Adalar Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi zabıta marifeti ile belediyenin kiracısı olan TÜGVA'yı kapı dışarı atmaya kalkıştılar. Memlekette kira davlarına bakan mahkemeler belli, mahkemelerin verdiği kararı hayata geçirecek kolluk kuvveti belli. Bu mevzuatın hiçbir yerinde olmayan zabıtayı işin içerisine sokmak bile başlı başına bir zorbalık emaresi. Belediye haklı olsa bile – ki haklı değil - bu iş zabıta ile yapılmaz, tahliyeyi polis gerçekleştirir.
CHP'li belediyeler zabıtayı bir kamu gücü olarak değil adeta kendi özel koruma ordusu gibi kullanarak tarihsel kodlarında yer alan zorbalığı açığa çıkarıyor.
Belediyenin yapmak istediği şekil olarak zorbaca olmanın yanında içerik olarak da çok şey anlatıyor. Evet, Ekrem İmamoğlu göreve gelir gelmez bütün başörtülü personelleri işten çıkartmadı. Hatta bir kısmını özellikle vitrin olarak kullanmayı seçti. Ancak göreve gelir gelmez bu memleketin geçlerine dini ve milli değerler doğrultusunda hizmet veren TÜRGEV, TÜGVA, T3 Vakfı gibi yüz akı sivil toplum örgütlerini hedefe koydu. Daha önce imzalanmış eğitim protokollerini iptal etti, destekleri durdurdu, haklarında itibarsızlaştırma kampanyası başlattı. Evet, tüm başörtülü ve/veya namaz kılan personel işten çıkartılmadı, şimdilik…