Tarihi 10 Nisan 2020

İki kere iki kaç eder?

FARKLI bilim dallarından uzmanlara 'iki kere iki kaç eder?' sorusunu sormuşlar. Herkes kendi uzmanlığı cephesinden cevap vermiş.
İstatistikçi ise 'kaç yapmasını istersin?' demiş. En çok istatistikçiler tarafından anlatılan bir fıkradır bu. Rakamlarla oynamanın, rakamları kullanarak gerçeği eğip bükmenin ne kadar kolay olduğunu anlatır, aynı zamanda da ehliyetli ve dürüst istatistikçi olmanın önemini!
Malum hepimizin bir numaralı gündemi koronavirüs. Sosyal medyada, televizyonlarda uzmanlar hastalığın seyrine dair veriler, rakamlar, istatistikler paylaşıyorlar. Geçtiğimiz haftalarda Türkiye'nin rakamları tedirgin ediciydi.
Vaka sayıları görece hızlı artıyordu.
'İki kere ikinin kaç yapmasını istersin' diyecek uzmanlar da büyük bir iştahla bu rakamları paylaşıyorlardı. 'Düne göre vaka sayımız çok hızlı arttı, bu gidişle İtalya'dan beter olacağız. İtalya'da salgının yirminci gününde bu kadar hızlı yayılım yoktu' yorumları yapıyorlardı.
Geçen haftalardaki yayılma hızı gerçekten endişe edilmesini gerektirecek boyuttaydı. Ama İtalya ile Türkiye'yi mukayese edecek kadar değil. Türkiye ilk vakadan itibaren yoğun sosyal izolasyon tedbirleri aldı.
Okullar tatil edildi, spor müsabakaları iptal edildi, tiyatrolardan düğünlere kadar insanların toplandığı tüm etkinlikler yasaklandı. İtalya'da aynı günlerde maçlar yapılıyor, insanlar kafelerde kahvelerini yudumluyor, sokaklarda el ele dolaşıyorlardı. Alınan her tedbirin en az 15 gün sonra netice verdiği hesap edilirse Türkiye'nin İtalya olması pek mümkün değil.
Nitekim öyle de olmadı. Tedbirlerin üzerinden yeterli süre geçti. Etkileri gözükmeye başladı. Geçen haftadan itibaren salgının yayılma hızı azaldı.
Yeter mi? Hayır, yetmez. Henüz daha yayılma hızını sabitleştiremedik. Üstelik iş sabitleştirmekle de bitmiyor. Sonra vaka sayısının azalması gerekiyor.
Bir yokuş çıkmak gibi düşünün. Bu çıkışın bir de inişi olacak ve o da zaman alacak. İniş boyunca da sosyal izolasyon kurallarına sıkı sıkıya riayet etmemiz gerekiyor. Anlayacağınız bizi uzun ve zahmetli bir yol bekliyor. Bir an rehavete kapılırsak, gamlı baykuşların veya kötü niyetlilerin çizdiği felaket senaryoları gerçek olur.
Türkiye günlük 25.000 test yapıyor, Sağlık Bakanı sayının kademeli olarak 50.000'e çıkacağını söylüyor. Üstelik vefat oranlarımız dünyaya göre çok düşük ve iyileşen hasta oranımız yüksek. Vakaların artış hızı da azalıyor.
Gamlı baykuşlar memnun olmuyor ama tablo umut vadediyor.
Canları sağolsun, neticede onlar öyle söyledi diye durum daha kötüleşmeyecek. Üstelik belki çizdikleri olumsuz tablo insanların durumun ciddiyetini kavramasına yardımcı bile olabilir. Niyetleri bu mu bilmiyoruz ama farkında olmadan bir iyilik yapıyor bile olabilirler. Ama bir şeyi unutmamalarını rica ediyorum; salgınla mücadelede en etkili silahlarımızdan birisi de moralimizi yüksek tutmak. Evet temkinli, tedbirli hatta bir miktar karamsar olmakta fayda var. Ama moralimizi bozacak kadar değil!