Merkez Bankası'nın ana görevinin fiyat istikrarı olduğu ve para politikası araçlarını özgürce seçebileceği kanunda belirtildi. Yeni Zelanda'nın enflasyon hedeflemesindeki başarısı birçok Merkez Bankası'na ilham verdi. Buraya kadar ki anlaşılan kısmında sanki Merkez Bankası hiçbir müdahale olmadan istediği gibi para politikasını uygulayabilir sonucu çıkabilir. Ancak bunun tam olarak böyle olmadığını detayları incelediğinizde daha iyi görebilirsiniz.
Bağımsızlık kavramında anlaşılması gereken Merkez Bankası'nın teknik anlamda para politikası araçlarını seçimi ve kullanımıdır. Ancak enflasyon hedefinin seçimi ve hedefin ilanı ile ilgili konularda hükümetle birlikte hareket edilmesinin daha doğru olacağı yönünde çok sayıda görüş bulunmaktadır. Merkez bankalarının para politikasındaki başarısını destekleyici ana faktör maliye politikalarıdır. Yeni Zelanda örneğini bu nedenle hükümetten bağımsız bir politika başarısı olarak görmek yanlıştır.
BİZDE SORUMLULUK YOK
Yeni Zelanda'nın enflasyonu düşürmedeki başarısının diğer önemli özelliği hesap verebilirliğe verdiği önemdir. Merkez Bankası'nı her türlü yetki ile donatırken ve hesap verme sorumluluğu getirmektedir. Bürokrasiye sınırsız sorumluluk verip, başarısızlık halinde hesabı siyasilerin vermesi adil olmayacaktır. Yeni Zelanda kanunlarına göre Merkez Bankası 2 yıl üst üste enflasyon hedefini tutturamazsa Merkez Bankası Başkanı görevinden istifa etmek zorundadır.
Bizde Merkez Bankası Kanunu 2001 yılında değişti. Kanun'a göre "Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın birinci görevi fiyat istikrarı olmalıdır." İkinci önemli madde "Merkez Bankası para politikası araçlarını kendisi belirler". Bu iki maddeye sanırım hiçbirimizin itirazı olamaz. Ancak hesap verebilirlik kısmı eksik kalmış.
Enflasyon hedefinin tutmaması durumunda Merkez Bankası'nın hükümete mektup yazması yeterli oluyor. Hükümet böyle bir durumda tüm eleştirileri göğüslemek durumunda kalıyor. Hedefi belirleyen başka, ilan eden başka, hedef tutmadığında eleştirilen başkası olmuyor mu?