Maalesef yılların vurdumduymazlığı öylesine içimize sinmiş ki her alanda sorumlukları yerine getirmesi gerekenler kaçmayı seçiyor.
RİSK YÖNETİMİ
Risk yönetimi maliyettir. Kriz yönetiminin maliyeti ise genellikle risk yönetiminden daha yüksektir. Eğer risk yönetiminin maliyetine işletmeler katlanmazsa ortaya çıkacak zarar daha büyük olacaktır. 2001 krizi bankaların risk yönetiminden kaçışlarının bir sonucudur.
Bugün bankacılık sisteminin böylesi bir krizle karşılaşması mümkün mü? Ancak neredeyse yüzde 98'i KOBİ'lerin olduğu bir ekonomide birçok işletmenin kurumsal risk analizlerini yaptığını düşünmüyorum. Bunlar mevzuat eksikliğinden mi kaynaklanıyor? Elbette hayır. "Bize bir şey olmaz" diyen bir nesilden risk yönetimi beklememiz çok zor. Risklere ilişkin önlemlerin kendi şirket varlığının bütününü korumak için ya da çalışanların can güvenliğini sağlamak için alınması şart. Ülkemizde şirketler denizi geçtikten sonra derede boğuluyor. Her yıl milyonlarca dolarlık ihracat yapan, maliyet diye hukuk danışmanı almadan anlaşma yapan şirketler var. Çalışanların çalışma şartlarını az bir maliyetle iyileştirip verimliliği artırmak yerine iflasa kadar giden yolu tercih edenler var. Bu zihniyetle yol alamayız. Değişmek zorundayız.
Kapitalist sistemde şirketler, sanıldığının aksine sistemin uzun vadede kendisine dönecek artılarını iyi değerlendirir. Maliyeti varsa buna katlanırlar. Bizim şirketlerde ise sadece şark kurnazlığı var. Örneğin; ülkemizdeki küresel şirketlere bakın; çalışma şartlarına duyarlı şirketler gereken önlemleri alır. Paydaşlarına emeklerinin karşılığı olan değeri veren işletmeler, bunun mutlaka geri dönüşünün olacağını çok iyi bilirler. Ülkemizde ise her olayda devlet suçlanır. Bu işin kolay yolunu bulanlar, başka gerçekleri neden görmezden gelirler? Tam da bu nedenle dünyada eşi benzeri olmayan, köhneleşmiş, ülkesine ve paydaşlarına hiçbir katkısı olmayan bu şark kurnazı şirketleri ayıklamak zorundayız.