Takvimler üç ayları gösteriyor. Sabah gazetesinde Nihat Hatipoğlu hocamızın yazısını görmesem haberim bile olmayacak.
Her sabah yeni bir habere uyanıyoruz. Farkında mısınız, uyandığımızda ilk yaptığımız iş telefonun mavi ekranına bakmak oluyor. Tam haberin arka planını öğrenmeye çalışırken yeni bir olay patlak veriyor. Her biri diğerinden daha önemli. Hayat daha mı hızlı akıyor yoksa ben de mi bir tuhaflık var bilmiyorum.
Bankadan gelen mesaj, trafikteki stres, telefon ekranından gelen uyarı, reklamlardan gelen rahatsız edici dürtü ve kalabalıklarda gürültü. Hayat hızla akıyor, biz yaşamıyoruz sadece yetişiyoruz.
Hız, modern çağın yeni putu gibi hayatın merkezine yerleşti. Hız hastalığı ile yaşlanıyoruz. Haberin ritmiyle yaşıyoruz ama düşünmeye fırsat kalmadığından haberin kendisi de buharlaşıyor; geriye sadece yorgunluk ve körelmiş bir şaşkınlık kalıyor.
Oysa kalıcı olan; hızla tüketilen değil, üstünde düşünülendir. Her inançtan ve inançsızlıktan bağımsız bir gerçeklik vardır: sonlu oluşumuz. Ölüm, bir dogma değil bir hakikattir. Ölüm, insanlığın en sert son dakikasıdır. Ahiret, teolojinin değil vicdanın sorusudur. Hesap, mahkeme salonlarının değil insanın içindeki görünmez kürsünün kavramıdır.
Evet içinde bulunduğumuz hız hastalığı tefekkürü öldürdü. Düşünmek artık lüks bir aktivite haline geldi. Hayatı ıskalıyoruz ve sürekli kendi içimizde erteliyoruz. Ertelediklerimiz içimizde birikiyor ve duvar haline geliyor.
Nihat Hoca'nın yazısından buralara geldik. Evet, üç aylar bu yüzden bir davet değil, bir hatırlatmadır. Koşuşturmayı bırakıp inzivaya çekilmek değil; koşarken düşünmeye başlamaktır. Maneviyat bir mola değil, bir uyanıklık halidir. İnsan durduğunda değil, hızını anlamla dengelediğinde hakikate yaklaşır.
Peki ne yapmamız gerekiyor?
Erol Erdoğan'ın "İnsan Mevsimi" kitabından bir alıntı ile bitireyim:
"İnsanın fıtrat üzerine yaratılışı dünyanın farklılıklar üzerine kurulduğu anlamına gelir. Onun için insan mevsimler gibi rengârenktir… Farklılıkların azalması fıtrattan uzaklaşmak demektir. Böyle anlarda kişinin yeniden 'insan mevsimi'ne dönmesi gerekir."