Union Saint Gilloise takımının ismi bilinmediğinden dolayı kuralar ilk çekildiğinde en kolay rakip gelmiş havası yaratıldı. Bana göre ise oyun yapısı ve formaları itibarıyla Fenerbahçe'yi en çok zorlayabilecek takımdı. Bu sezon Trabzonspor maçında Onuachu'nun boyuna önlem alamayan Fenerbahçe, havadan ve yerden daha iyi olan Nilsson ile baş etmek zorundaydı. Yine Amoura gibi gol ve Puertas gibi asist canavarlarını kitlemek lazımdı.
Maç boyunca savunma anlamında konsantrasyonunu kaybetmeyen Fenerbahçe'de, Çağlar-Djiku-İsmail üçlüsü maça hatasız başladı. Batshuayi'nin golünün ardından Çağlar'ın sakatlanması eyvah dedirtse de stopere geçen Oosterwolde olağanüstü oynadı.
Hızı ve fiziğiyle savunmada rakiplerini yıldıran ve arkaya atılan topları temizleyen Jayden, 84. dakikada sanki oyuna yeni girmişçesine 80 metre deparla top sürüp golünü attı. Bu gol ve daha sonrasında Tadic'in penaltısı tur kapısını ardına kadar açtı. Jayden da bu performansıyla Avrupa devlerine selam çaktı.
Ancak bana göre maçın oyuncusu İsmail Yüksek'ti. Fred'in sahada olduğu her an daha öz güvenli ve kendinden emin oynayan İsmail, Hırvatistan maçının ardından bir başka kariyer maçını geride bıraktı. 90 dakika boyunca basmadık yer, kapmadık top bırakmayan İsmail daha fazla dayanamadı ve kramplar içinde sedyeyle sahadan ayrıldı.
Fenerbahçe için dün her şey çok güzeldi ancak artık adale sakatlıklarına da bir çare bulunması gerekiyor. Fred'in iki kez sakatlanmasıyla ligde işini zora sokan Fenerbahçe'de, önce İrfan ardından Becao ve şimdi de Çağlar adale sakatlığı yaşadı. Hem ligde hem Avrupa'da en azından Nisan sonuna kadar sürekli maça çıkacak olan Fenerbahçe'de bu isimlerin sağlıklı olması şart.