Tarihi 30 Kasım 2023

Mahşer sirenleri!

HAKSIZLIĞIN süslendiği yerde gerçeklere seslenmenin hükmü var mıdır? Asalet hoyratça kullanılmışsa bir daha buralara gelir mi? "Hayatta her zaman bir mucize vardır" diye umutla bekleriz!

***

Bazı haberleri unutamıyorum. Bundan birkaç yıl önce Pendik'te bir şirkette aşçılık yapan bir anne, işyerine ait 2,5 kilo köfteyi kendi dolabına koyduğu için mahkemeye çıkarılmıştı. Savunması annelik doluydu;
"köfteleri aç çocuğum için alacaktım!" Cümlenin öznesi açıktı; "alacaktım!" Mahkeme kararını verdi; "çalınmamış köftelerin bedeli 16 ay hapis!" O kadın şimdi neler yapıyordur acaba, yapıştırılan "yaftasıyla!"

***

Yıllar önce Adana'da marketten et ve sucuk çaldıkları için 3 çocuk 14 yıl hapis istemiyle yargılanmıştı da kadın hakimin verdiği insancıl kararı hatırlıyorum.
Hapis yerine çocukların 3 yıl süreyle mesleki eğitime alınmasına. Yine bu süre içinde çocuklara fiziksel ve ruhsal sağlık hizmetleri verilmesine. O kadın hakim gibi düşünen insanları çoğaltabilseydik, hukukumuz da farklı olurdu, çocuklarımız da. O çocuklar ne yapıyordur şimdi?
Topluma ve ailelerine yararlı olma ihtimalleri büyümüşken, 3 yıllık emeklerin karşılığını vermişler midir acaba?
Aldıkları "derse" mahsuben!

***

Bundan birkaç yıl önce vapurda akordeon çalan kız çocuğunu hatırlıyorum.
Şapkasının içine bahşişini beklerken yüzüme bakmaktan utanan 15'li yaşlarda bir kız çocuğuydu. Ekmeğini onurlu biçimde kazanma yolunu seçen sanat işçisi.
Şimdi genç kız olmuştur. Elma ağacını kökünden sökenlerin alkışlandığı bir ülkede elmanın yarısıyla idare ederken, hala ne bedeller ödüyordur kim bilir!

***

Dün İstanbul'da şiddetli bir rüzgar esti. Daha önce izlediğim bir sahneyi hatırladım. Ağacın tepesinde bir kuş yeni yaptığı yuvasında yumurtalarına kendini siper etmişti de anne kuşun getirdiği çalı parçalarından yaptığı yuvanın iplerle bağlandığını görmüştüm. O mühendislik harikasını.
Gerektiğinde taşı yaran hayat, yuvasını namuslu biçimde yapan bir kuşa dişini geçiremezken, malzemelerden çalan müteahhitlerin depremlerde ödettiğini bedelleri hatırladım. Yok yere ölen insanları.

***

Köfte çalana "hırsız" derler insanları dolandıranlara "mağ dur!" Onuru ve namusu için cinayet işleyene "kader mahkumu" derler, lüks otomobiliyle polis memurunu öldürdüğü halde sokakta fink atana "talihli züppe!" Bizler 2.5 kilo köfteyi çocukları için dolaba koyan annelerin hapse mahkum edildiği ama insanları dolandıranların medyada nasıl korunduğunu görenlerdeniz!
Karnı zil çalarken vapurlarda akordeon çalan kız çocuklarının ömrünü çalanları da hak yiyenleri de zerre kadar sevmeyiz!
Ama sistem onları sever sırtını sıvazlar, çünkü onlar ağadır!

***

Onlara denizde karada ölüm yok.
O yüzden bizlere kalan; mahşer sirenlerinin "çalmasını" beklemektir!

MUTLULUK TAKVİMİ
Lavabo kenarında yüzük bırakma.
Organlarını bağışla.
Eskise de kışlıklarını yeniden değerlendir.

Bensiz günlerini
Sen unut artık
Seven yüreğinde
Şimdi ben varım
Seni böyle sevmek
Günahsa eğer
Ben anadan doğma
Bir günahkarım

Seven yüreğim kor
Olana kadar
Gözlerimin feri
Solana kadar
Mahşer sirenleri
Çalana kadar
Seni yüreğimde
Yaşatacağım
Hakkı YALÇIN

Koltuk değnekleriyle dolaşan, haysiyetli bir ihtiyardır dürüstlük.

Nereden nereye!
Sokak lambaları ve gece bekçileriyle huzur içinde uyuyan insanlar, şimdi kameralı çelik kapılarla, cep telefonlarıyla bile kendilerini güvende hissetmiyor.
Konuşurken hırsından gömleğinin bağrını yırtan erkekleri "köprü altı adamı" belleyip yadırgayanlar, şimdi şehir kabadayılarına deli divane oluyor.
Varlığı fark edilmeyen güzelliklerin yokluğu da kimseyi ilgilendirmiyorsa herkes derdine yansın! Ya da açsın gözünü uyansın!