Tarihi 26 Şubat 2021

Yenilgi!

ŞU sıralar çocuk parkları boş, kabına sığmayan şimdiki çocuklar dört duvara sığıyor, bilgisayarlarının karşısında.
Şimdiki çocukların teknolojik akvaryumlardaki hayatına bakarken, hey gidi yıllar diyorum ve çocukluğumun resim sergilerinde geziyorum zaman zaman.

***

Bir gecekondu mahallesi, birbirlerinden birkaç metre uzaklıkta önlü arkalı ahşap evler.
15 aile falan yaşardı.
Mahallenin ortası çocuklara ayrılmış bir oyun alanı, karşımızda tren yolu.
Trenler nakarat şarkılar söyler gibi geçerdi. Tren yolunun kenarında bir sokak çeşmesi. Özellikle kadınlar naylon bidonlarına ya da kovalara doldurdukları suyu hem içer hem ihtiyaçlarını giderirdi.
Bizler susadığımızda hepsi sıralarını bizlere verirlerdi.
Ne zaman birine bir bardak su verilse "ölmüşlerinizin ruhuna gitsin" sözünün bizdeki anlamı büyüktür ve o günlerden kalmadır.

***

Çocuktuk dalgalarla kumlardan silinen adımızı kitaplara yazdırmaya yemin etmiştik.
Kimimiz tuttu sözünü kimimiz hayatın dalgalarına yenildi.
O yıllarda bankalar apartman dairesi veriyordu mudilerine, parası bankada olan babaların çocuklarına demirden kumbara.
Bizim ceplerimiz bile delikti ayakkabılarımız gibi, kumbara neyimize!
Shakespeare'i Dostoyovski'yi okumaya başlamamıştık henüz.
Ama çocukluğumuzun yastıklarında Kemalettin Tuğcu kitaplarında hepimizin gözyaşları kurumuştur.

***

İlkokulu Burgazada'da yatılı okudum, adada yaşayan Rum çocuklarıyla birlikte.
Onların eğitimi saat 17'de biterken evlerine giderlerdi bizler okulda kalırdık.
Onların anneleri babaları vardı bizim ya annelerimiz vardı ya da hiç kimsemiz.
Makarios adı çok geçerdi o yıllarda, nefretin simgesiydi.
Kıbrıs'ta Türk ailelere işkence yaptığını okur ve duyardık.
Okulda bizlere marş öğretmişlerdi, "Türklerin gemisi kırmızı direkli içindeki askerler aslan yürekli.
Rumların gemisi mavi direkli içinde askerler tavşan yürekli." O marşı Rum evlerinin önünden geçerken yüksek sesle söyletirlerdi bizlere.
Makarios'un yaptıklarının o evlerde oturan Rum vatandaşlarıyla ne ilgisi vardı?
Büyüdükten sonra anladık ki, bizim o güzelim öğretmenlerimizin bizlerdeki tek yenilgisi budur!

***

Küçücük yaşımızda Makarios'un zulmünden çok etkilenmiş olmalıyız ki bir kilisenin camlarına taş atmıştık okuldan 5 arkadaşımla birlikte.
Camlar kırılmıştı kilisenin papazı okula gelip şikayette bulunmuş bizleri teşhis etmişti.
Okul müdürümüz de bizlere gün boyunca teneffüslerde tek ayak üstünde durma cezası vermişti.
Bu da benim çocukluğumun ilk yenilgisiydi galiba.

***

Yaptığım ne kadar çocukça bir yanlış olsa da o yenilgi hala bende durur.
İçimizdeki çocuğu yaşatmış olmamızın sebebi, yenilgilerine bile sahip çıkmak değil midir zaten!