Rizespor karşısındaki Fenerbahçe'nin farktan kurtulduğunu söylersek.
Ve eldeki takıma bakarken, geçen sezonun hafıza depolarını boşaltırsak.
Rize karşısındaki 10 dakikalık oyundan medet umup, Fenerbahçe adına ışık aramakla.
Gördüğümüz gerçekler arasındaki en büyük suçlunun Pereira olduğunu söylersek haksızlık etmiş olmayız.
Bizim diyeceğimiz.
Pereira taraftarın sabrını mı sınıyor? Yoksa suyu mu ısınıyor?
Futbolun en basit mantığı.
Savunurken de, saldırırken de rakipten bir fazla olacaksın.
Fenerbahçe bunu başaramadı ve rakipten fena halde baskı yedi.
Bu takım Avrupa'da final oynar gerçeğine nasıl ki kucak açılıyorsa.
Bu takımın geçen yıldan bir farkı yok gerçeğine de itiraz edilmeyecek.
Pereira'nın yanlışlarından dönme ihtimalini yüksek tutmakla, bizler de sabrımızı sınamış olalım.
Ve önümüzdeki maçlara bakalım.
Haftanın kahrı Beşiktaş'ın.
Bereketi Trabzonspor'un.
Maç dengedeyken, terazinin kefeleri eşit gösterirken, dengeyi ne değiştirebilir?
Sorumsuz bir futbolcudan başka.
Takımını yalnız bırakacak kadar laçka davranan bir futbolcu, sahadan çıkarken alkışlara karşılık veriyorsa.
Quaresma'nın sorumsuzluğunu haklı çıkaracak gücün tribünlerde mevcut olduğunu da işaret edelim.
Yanlışların yaveri olmakla, sorumsuzluğa karşı çıkmak arasında ince bir çizgi duruyor. Daha önceki serüveninden sabıkalı birinin arka çıkılacak bir yanı yoktur.
Sanki renkli bir lig bizi bekliyor.
Bisiklete binenlerle, lüks otomobile binenler arasında kıran kıran
geçecek bir yolculuk anonsu gibi.