Yoksulduk gariptik ama tüm olasılıkların bittiği yerden yeniden başlardık. Geçmişi severdik geleceğe umutla bakarken. Doğar doğmaz sobelendiğimizi 10 yaşında gelmeden öğrenmiştik. Hüzünlü şarkılardan keyif aldı acılarımız. Keyifli olmak güzeldir de dertlerimizi kim tutar! O yüzden yara bantlarını cebimizde taşıyoruz. Bir yanımız hala 'ağla gitar çal gitar!'
Şimdi uçurum kenarında ölüm salıncakları. Sevdiklerimizi kaybederken, hayata karşı da irtifa kaybediyoruz. Bir türlü kabullenemediğimiz gerçekler bizlere karşı zafer kazanıyor. Gözümüzden de düştü hayat sözümüzden de. Meslek onuru bile cebe indirilirken birçokları şerefin haysiyetin adını bile anmıyor. Tulum çıkarıyor kötülük, yadırganmıyor!
Hayatı istediği gibi yaşayamamış uzak köylerdeki insanların mezar taşlarına, "100 yaşına kadar yaşadı ama dünyaya gelmedi" diye yazar. Şimdi çocukları erken yaşlandırıyor hayat, üstelik onları korumak kolay değil artık. Dal gibi kırılan çocukların hayata tutunma projeleri de iptal. Cep telefonu ve bilgisayarlar teknolojik akvaryumdaki balıklar için üretildi. Sokaklarda ölümü koklayan hava en çok çocukları ve gençleri gözünü kestiriyor. Sanal kumar turları düzenleniyor. Uyuşturucu altın devrini yaşıyor. Her yıl daha küçük yaşlardaki çocuklara ulaşıyor büyük bir gururla. İnsanların kanını emerek görkemli bir hayat sürenler, lüks otomobillerini yaya kaldırımdaki çocukların bile üzerine sürüyor. Adam olmanın şartlarını kara para kasaları villalar ve otomobil markaları belirlerken, bunlara sahip olmak için gereken ortamı yaratmak onlara özel!
Mertlik ve dürüstlük sembolü o eski delikanlılar siyah beyaz yılların solgun fotoğraflarında duruyor. O delikanlılar kimsenin kayığına binmediler küreklerini kendileri çektiler. Çocuklara güneşli günlerden bahsettiler, yangın oldu yangına gittiler, nasılsa arayanları soranları yoktu, kim vurduya gittiler. Paranın değil insani duyguların özne olacağı bir dünya hayalleri vardı, hep birlikte güme gittiler. O güzel insanları anlatırken hala "bizim çocuklar" deriz. O yüzden her birini fotoğraflarında bile gözlerinden öperiz.
Şimdi boş vazolar çiçekleri beklerken bizler de bizler mucize bekliyoruz. Ama görüyoruz ki dört bir tarafta nefret ve bencillik denen tedavisi imkansız bir hastalığın mikrobu damarlarda dolaşıyor. Hayatın üstüne gül koklamaktır ölüm. Nasılsa finiş çizgisine az kaldı, mazideki yürekli dostlar da kalmadı. Bizim gibiler sevdiği ölülere yetişmek için koşuyor!
MUTLULUK TAKVİMİ
Hiç kimseye borçlu kalma.
Işıkları kapat geceyi izle.
Bahis oynama.
Candan tokalaş.
Beni aradığın yerde
Başlıyor kayıpların
Ben yeminler edip de
Kaçanı ayıplarım
Atımın ayağı kırık
Üstelik önüm nehir
Ben bunları aşarım
Üstüme gelse herkes
Gözümden düştün bir kez
Ben sensiz de yaşarım
Ben bu kalbin gözyaşını
Yerde bırakmam bilirim
Ve de Ben bu aşkın gelmişini
Geçmişini silerim
Hakkı Yalçın
Paranın kaldırma kuvvetini bulanlar insanlığı ayağa düşürmekten rahatsız olur mu?
Doğal baskı!
Önümüzdeki haftadan itibaren yıllık iznimin bir bölümünü kullanmak için yazılarıma ara veriyorum. Yapacağım tek şey, yarım kalan şarkı sözlerimi tamamlamak ve senaryo çalışmalarını sürdürmek. Eskisi gibi güzel olan hiçbir şey kalmadı ki tatil yapmanın kalsın Öyle sükseli yazlık beldelerden ve hırsız şarkı üretimini sürdüren yapay zekadan hoşlanmadığım için, benimki de kendime uyguladığım doğal baskı!