MİLLİ maç nedeniyle 3 gündür Macaristan'daydım. 10 milyon nüfuslu ülkenin en kalabalık şehri 2 milyonluk Budapeşte. Şehrin her yanında parklar bahçeler. İnsanlara baktım, Tuna Nehri'nin kenarı yürüyüş alanı. Trafiğe baktım ne başkasının hakkını taciz edeni gördüm ne zikzak çizeni.
İstanbul'un 1 milyon nüfusa sahip olduğu yılları biliyorum.
Tanımadığı insanlara bile "yabancı gözüyle" bakmayan insanların bol olduğu zamanları. O yüzden üzerimizde milli takım formasıyla gezerken, tribünde Macaristan formalı insanlardan gördüğüm saygı, geçmişte yabancısı olmadığım bir saygıydı. Ve o yüzden başka bir ülkeye gittiğim zaman, "en çok neyini sevdin?" diye sorduklarında "ülkeme dönüşümü" diyorum.
***
Bazen düşünüyorum da siyahbeyaz güzellikler için keşke maziye kesilse biletler. Oysa hangi yaralı kuş dönmüş geriye o güzellikler geri dönsün! Nasılsa varlığı fark edilmeyen güzelliklerin yokluğu da kimseyi ilgilendirmiyor. Şimdi bakıyorum da yere düşen insanı kaldırmak için kollar geri çekiliyor, parayı görünce uzuyor! Siyah beyaz fotoğraflardaki insanların bakışlarındaki masumiyeti renkli fotoğraflarda göremiyorsak kaybettiklerimizi bulmak zordur bu memlekette.
***
Dudaklarımız sebil taslarına az dokunmadı. O yüzden insanlara bir bardak su uzattığımız zaman, "ölmüşlerinin ruhuna değsin" diye aldığımız karşılık, suyun bizlerde bıraktığı derin izlerin sebebidir.
Şimdi birilerinin sürgünü diğerine düğün olmuştur. Kördüğüm olmuştur ortak noktada buluşmalar.
Komşusunun evi yanarken sevinçten çığlık atanları bollaşmış, yakınlaşmak varken uzaklaşmak tercih edilir olmuştur. Nefret ve düşmanlık adına bütün cümleler iri harflerle yazılır da kardeşliğin sessiz harfleri bile kitaplardan silinmiştir bu memlekette!
***
Geçmişe uğramadan geleceğe koşamazsın. O yüzden harcadığım zamana olan borcumu eski güzellikleri canlı tutarak ödüyorum.
Cep telefonsuz, bilgisayarsız, sosyal medya mezbahalarında linç devriyelerinin olmadığı zamanları geri istesem kim verebilir?
İnsanların nüfus cüzdanına bakılmadan birbirini sevip saydığı, tartışırken bile naif cümlelerin kurulduğu yılları kim geri getirebilir?
Beni dinler mi şimdiki zaman? Hiç sanmıyorum!
MUTLULUK TAKVİMİ
Hiçbir konuda fanatik olma
Siyasetten uzak dur.
Baharı hisset.
Denizdeki martıları izle.
İsimsiz mektuplar
Gibi bakardık
Hatıra defteri
Hasretin dili
Aşka açılırdı
Bütün perdeler
İçinden ağlardı
Sevda mendili
Bir hasret treninden
Zamansız indik
Ömürlük şarkıların
Nağmesi bizdik
Maziyi özleyen
Aşk yolcuları
O trene binmek için
Neler vermezdik
Hakkı YALÇIN
"Vicdan kargoyla" yollanan yazıların da hükmü kalmadı artık.
Ölümün sanatçısı
Sinemanın Türkan Şoray'la birlikte en zarif en asil isimlerinden biriydi Filiz Akın. Onca yıl magazin yaptım tanışamadım ama o naif duruşunu hayranlıkla izledim. Ölüm haberini Macaristan'da aldım. Toprağa veriliş şekline, vasiyetine baktım da hayatı nazik yaşayan biri "ölümün de sanatçısı" gibi gömüldü. Karıncayı incitmeyen, direnirken bile dimdik ayakta duran bu zarafet heykeli nur için içinde yatsın, ışıklar içinde.