Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 26 Nisan 2022

Ağır hesap

BAŞKAN Erdoğan'a karşı kurulan 6'lı ittifak toplantılarına devam ederken Fransa önemli bir seçim yaşadı. Seçim sonuçlarını değerlendirmek için klavyeye geçtiğim sırada da OSMAN KAVALA duruşması sürmekteydi.
Fransa'da merakla beklenen ve AVRUPA BİRLİĞİ'nin kaderini tayin edecek kadar önemli olan seçimi Emmanuel Macron yüzde 58.54 oy alarak kazanmayı başardı.
Macron 2017'de görev gelirken ise yüzde 66 oy almıştı. Rakibi yine SAĞCI LE PEN'di!
Seçimleri Macron kazansa da Le Pen oylarını bu kez yüzde 41'e çıkarıyordu.
Seçim sonuçları doğal olarak AVRUPA BİRLİĞİ'ne derin bir nefes aldırıyordu. Macron seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra eşi Brigitte Macron ve bir grup çocukla birlikte seçmenleriyle buluşuyordu. Zafer konuşması Avrupa Birliği'nin marşı Beethoven'in "Neşeye Şarkı/Ode to Joy" adlı eseri ile süsleniyordu. İlk kutlama Brüksel ve Berlin'den geliyordu.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Macron'u telefonla arayıp kutlarken, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel de Twitter üzerinden tebrik etti.
Volodimir Zelensky de Macron'u kutlayan ilk liderlerden oldu. Putin de geciktirmeden tebriklerini iletenlerdendi.
Charles Michel "Bu çalkantılı günlerde sağlam bir Avrupa'ya, daha egemen ve stratejik bir Avrupa Birliği'ne, kendini adamış bir Fransa'ya ihtiyacımız var" dedi.
Ursula von der Leyen "Mükemmel işbirliğimizi sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz" derken, İtalyan Başbakanı Mario Draghi de Macron'un zaferini "Avrupa için harika bir haber" olarak değerlendirdi. Rusya'nın UKRAYNA'yı işgaliyle başlayan sarsıntıda öne çıkan isimlerden biri MACRON'du. Göreve geldiği ilk günden bu yana AVRUPA ORDUSU için öne çıkan ve ısrarla "Kimseye güvenemeyiz.
Avrupa kendi savunmasını kendisi yapmalıdır" diyordu. NATO'ya koyduğu mesafe ZAFERE giden yolda OY alıyordu...
Le Pen'in gelmesi ise Rusya'nın AVRUPA'da meydana getirdiği tahribatı çok daha büyütecekti. Rusya'nın işgali belli ki AVRUPA'nın kimyasını bozmuştu.
Korku ve bilinmezlik çıplak gözlerle bile görülüyordu. Paris- Brüksel-Berlin kendi ritmini bulmaya çaba gösterirken Ukrayna, Rusya'ya karşı kendini savunabilmek için haftalardır Almanya'dan ağır silahlar talep ediyordu. Ve Zelensky her ülkeye BERLİN'e baskı yapması için telefon açıyordu! Oyunu gören ve tehlikenin büyüdüğünü fark eden Almanya Başbakanı Olaf Scholz da "Savaşın daha da genişlememesi ve ülkesinin taraf haline gelmemesi" gerekçesiyle Kiev'in talebine olumsuz yaklaşıyordu.
Ve "Üçüncü dünya savaşına yol açacak bir gerilimi önlemek için elimden gelen her şeyi yapıyorum" sözleriyle durumun hassasiyetini ilan ediyordu.
Savaşın ilk günlerinde SİLAH tartışmaları gündeme gelmiş ve BERLİN "Sadece miğfer yollayacağız" cevabı vermişti. Buna rağmen ALMANYA içinde Scholz'a "AĞIR SİLAH YOLLA" baskısı her geçen gün artıyordu.
Asıl mesele buydu.
Rheinmetall, Marder tipi 100 zırhlı muharebe aracını Ukrayna'ya ihraç etmek için hükümetten onay istedi. Hükümet ne cevap vereceğini bilemedi. Amaç Scholz'u sıkıştırmaktı.
Zelensky savaşın başından bu yana tank, top, tüfek, füze, uçak, helikopter, gemi istiyor. Ancak ABD dahil hiçbir ülke UKRAYNA'ya AĞIR SİLAH vermiş değil. Ne hikmetse dünyanın her yerinde "ALMANYA KARŞI ÇIKIYOR. SCHOLZ EL FRENİ OLUYOR" manşetleri atılmaktaydı...
Garip bir el ALMANYA'yı işin içine çekmekteydi. Berlin de bunu görmüştü. ABD Savunma ve Dışişleri Bakanları KİEV'e gidiyor ve "Doğru silahlar verilirse UKRAYNA bu savaşı kazanır. Ruslar dayanamaz" yorumu yapıyorlardı. Ülke parça parça olmuş, şehirlerde yaşayan kuş bile kalmamış ancak SAVAŞ YORUMU böyle yapılıyordu...
İsteseler bir dakikada UKRAYNA'NATO'ya alır ve savaşı bitirirlerdi.
Güçleri vardı. Ancak AVRUPA'nın tasfiyesi gerekiyordu. Savaş büyümeli ve gerekirse yayılmalıydı! Bütün gelişmeler ALMANYA'yı hedefe koymak içindi.
Le Pen'in gelmesi bunu hızlandıracaktı. Macron nefes aldırdı. Ancak PLAN hayatta ve hedefine doğru ilerliyor.
Avrupa'nın bu kıskaçtan kurtulması için en önemli hamlesi TÜRKİYE olacaktı. Daha doğrusu Türkiye'nin ne cevap vereceği... Bunu da Osman Kavala'nın yargılandığı davada mahkemenin alacağı kararla görecektik.
Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Kavala'nın haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle serbest bırakılmasını isteyen kararlarına uymadığı için Türkiye'ye "ihlal" davası açmıştı.
Tabii bu savaştan 3 hafta önceydi!
Yine de OSMAN KAVALA kararı Türkiye'nin AVRUPA ile hangi frekansta yürüyeceğini gösterecekti.
Macron'un gelişi ve Scholz'un köşeye sıkıştırılmasından dolayı 6'lı ittifak burada desteklenecekti. Son kertede Başkan Erdoğan'a karşı TEK ADAYLA çıkılacaktı. Bu da 6'lı masa içinden biri olmayacaktı.
O aday çıkmadan önce de MASANIN dağılma ihtimali çok büyüktü.