Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 23 Haziran 2021

10 saniye

TÜRKİYE, NORVEÇ gibi bir ülke olsa belki her gün futbol yazardık. Tartışırdık. Doğru yolu bulurduk. Ancak öyle değil.
Futbolun dışında bizi zorlayan çok konu var. Ancak AVRUPA ŞAMPİYONASI'ndan kimliksiz, kişiliksiz, futbolla dönmemiz haliyle canımızı yaktı. Bir karşı çıkış, bir isyan da gelmedi! Ne saha içinden ne dışından... FUTBOL büyük ortak paydamız olduğu için sahadaki görüntü aynı zamanda bizdik! Attıklarımız da atamadıklarımız da mücadelemiz de görmezden gelişimiz de bizdik!
83 milyonun aynasıydı! Sadece federasyonu ya da teknik heyeti suçlamak yetmez. Yeni bir şey İNŞA ETMEK ZORUNDAYIZ.
Matematiği, ahlakı, yardımlaşmayı, kolektif düşünmeyi, hızı, ani karar vermeyi ve bilimsel metotları içinde olan yeni bir bina!
Bakın!
Son İKON Ralf Rangnick...
Yaşayan efsane Franz Beckenbauer'in içinde olduğu LİBEROLU SİSTEMİ bitiren isimdi! Bir şeylerin yanlış gittiğini görüp sadece güçle olmaz, STRATEJİ ŞART diyerek kollarını sıvadı... MODELİNİ GETİRDİ KABUL ETTİRDİ! Julian Nagelsmann (Bayern Münih), Hans Dieter Flick (Bayern Münih- Almanya A Milli Futbol takımı), Jurgen Kloop (Liverpool), Thomas Tuchel (Chelsea), Roger Schmidt (PSV), Adi Hutter Borussia (Mönchengladbach), Marco Rose (Dordmund), Oliver Glasner Eintracht (Frankfurt), Sebastian Hoeness (Hoffenhem) gibi pek çok teknik adam onun ekolünden gelmekte...
Geçtiğimiz yıl AVRUPA'da YARI FİNALDE sahne alan üç teknik adam vardı. Leipzig'de Julian Nagelsmann, Bayern Münih'te Hans-Dieter Flick ve PSG'de Thomas Tuchel... Zaten Jürgen Klopp'un kupaya uzanması, durumu daha net ortaya koymaktaydı. Bu yılda yeni dahi TUCHEL geldi aldı kupayı. Adını zirveye yazdırdı... Peki bunlar tesadüf mü? Elbette değil.
Olamaz da...
Ralf Rangnick bir devrimciydi.
İlk sıraya her zaman gençleri koyuyordu. Başarının ilk şartını şöyle özetliyordu: "İLK ADIM GENÇLERLE SÖZLEŞME İMZALAMAKTIR. Piyasa, bir poker oyununa benzer. Gençlerle yatırımlarınızın karşılığını alabilir ya da piyasa değerinizi artırıp kâr elde edebilirsiniz..."
Biz bu önermeye meydan okuyoruz ve tam tersini yapıyorduk! Şaka gibi ama böyle... Erzurumspor'da 22, Kayserispor'da 21, Denizlispor'da da 21 YABANCI OYUNCU bulunuyordu! Erzurum ve Denizli küme düşerken, Kayseri 1 punla son anda ligde kalıyordu. Afrika'da haritada yerini gösteremeyecekleri ülkeden oyuncu transfer ediyorlardı!
Rangnick, önce Valery Lobanovsky ve Arrigo Sacchi'yi keşfediyordu... İkisinin de top odaklı pres ve alan markajını benimsiyordu. Sonra da çıtayı çok daha yukarılara çekiyordu...
DÜNYAYA damgasını vuran hocaları yetiştiriyor, yolunu açıyordu. Yetmiyor oyunculara el atıyordu. Sadio Mane, Timo Werner, Roberto Firmino, Erling Haaland... Hepsi ve daha niceleri Rangnick'in eseriydi... Ona göre futbolda ve futbolcuda olması gereken üç özellik vardı: HIZ, TEMPO ve İVME... Oyuncularına sık sık "En önemli şey hızlı koşmak değil, hızlı düşünmektir" derdi.
Bunun da eğitimi verirdi!
Mesela Thomas Müller, 19 yaşındayken, Bayern'in rezerv takımının üçüncü ligdeki Stuttgarter Kickers maçına gitti. Maçtan sonra eve gelince çocukları, "Baba, bu sıska bacaklı adamla ne yapmak istiyorsun? O iyi bir oyuncu değil!" diyerek kararını eleştirdiler. O ise çocuklarına " İki yıl sonra Almanya Millî Takımı'nda olacak, size söz veriyorum" cevabını veriyordu. VE HAKLI ÇIKIYORDU...
Hoffenheim ile Bundesliga'ya yükseldikleri 2008-2009 sezonunun beşinci haftasında Dortmund'u 4-1 yenerek sahadan sildiler! Bu devrimin her yere yayıldığının işaretiydi. Maçtan sonra Klopp "Hoffenheim'ın bize uyguladığı pres şekli, bizim kıstasımız olmalı. Dortmund'u Hoffenheim gibi oynamak için geliştirmeliyiz" diyordu. Ondan sonra Dortmund, Bundesliga'yı üst üste iki sezon kazanıyordu!
Liverpool'da ise bu modeli başka bir seviyeye taşıyordu... Bizim MİLLİ TAKIM ise bırakın PRES yapmayı yanından geçen rakip oyuncuya kolonya şeker ikram ediyordu... Rangnick, saha içindeki sistemin futbolcularla ayakta kalacağını biliyordu. Ve buna göre oyuncu tercih ediliyordu ve yetiştiriliyordu... Bu nedenle ALMANSIZ, ALMANYASIZ TURNUVA OLMUYORDU!
Real Madrid'de oynayan üç TÜRK vardı! Mesut Özil, Hamit Altıntop, Nuri Şahin... Üçü de ALMANYA'da doğmuş ve eğitim almıştı. 83 milyondan tek bir oyuncu çıkıp REAL MADRİD'e gidemezken Almanya'daki 3 milyon TÜRK'ten 3'ü gidiyordu! İLKAY GÜNDOĞAN ve EMRE CAN gibi yıldızlarla birlikte ÜST SEVİYEDE OYNAYAN ONLARCA TÜRK OYUNCU ÇIKIYORDU...
Sistem değişmediği sürece ne MİLLİ TAKIM ne kulüplerimiz AVRUPA'da başarılı olamaz. Bu nedenle ilk 24'e kalındığında da bayram yaparız! Olağanüstü bir jenerasyon gelirse Fatih Terim'in kazandığı kupa gibi belki tekrar güleriz. Ancak bu kadar paranın döndüğü sektörde kimse gerçekle yüzleşmek istemiyor. Yöneticilerin işlerini geliştirdiği, güzelleştirdiği ancak kulüplerin batma noktasına geldiği yerde kimse sesini çıkarmıyor... GARİP DEĞİL Mİ!
Pozisyona girmeden ülkeye dönen bir MİLLİ TAKIM var. Nedense kimse sorumluluğu almıyor! Atılan gollerin büyük çoğunluğu, TOPU KAZANDIKTAN SONRAKİ İLK 10 SANİYE İÇİNDE olur! E tabi kapmak için koşmak şart. Koca turnuvada hiç 10 saniyemiz olmadı!
İTALYA'nın kalemize attığı 3 golde de 10 SANİYE KURALI işliyordu!
Neyse biz önümüze bakalım.
Sırada DÜNYA KUPASI VAR!