Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 23 Ekim 2019

Harekat değil, ‘terapi’…

120 saatlik ara dün akşam doldu. Neler olduğunu ve Barış Pınarı Harekatı'na verilen aranın arzu edilen neticeyi sağlayıp sağlamadığını, siz biliyorsunuz.

Yerlerinden yurtlarından zorla kovdukları insanların topraklarına silah zoruyla çöken teröristler, isteneni yaptılarsa mesele yok. Yapmadılarsa, Barış Pınarı yeniden akmaya başladı demektir.

Net olan, Türkiye'nin güneyinde bir terör koridoru oluşturulmasına razı olmayacağı ve dahası ülkemizde misafir bulunanların topraklarına çökülmesine müsaade etmeyeceği.

Aslında tahmin etmeleri gerektiği halde ABD'nin tavrı dolayısıyla şok yaşasalar da, HDP ve onunla birlikte hareket edenler, bildiğiniz gibi. Dikkat çekici olan ise CHP çevrelerinin dut yemiş bülbülleri hatırlatan halleri.

Barış Pınarı Harekatı ve sonraki gelişmelerden haberleri olsa da, daha önemli işlerle uğraştıkları için olsa gerek, ana muhalefet cenahından herhangi bir açıklama gelmiyor yani. Belli ki, 'aşağı tükürseler sakal, yukarı tükürseler bıyık' durumu söz konusu.

Kılıçdaroğlu'nun, "Suriye'ye silah gönderdiler. Suriye'ye dünyanın her tarafından teröristleri toplayıp Türkiye üzerinden gönderdiler…" derken bölgeye on binlerce TIR dolusu silah gönderen ABD'yi kast ettiğini zannedenler, sabırla yeni açıklamalar bekliyorlardır, muhtemelen.

İBB Başkanı, ya giremediği ihaleyi kamuoyu baskısı oluşturup alma planları ile meşgul olduğu ya da kafası henüz netleşmediğinden, konuya ilgisiz. Barış Pınarı Harekatı çalışmadığı yerler arasında belli ki…

Dostlarımızın ve asıl önemlisi düşmanlarımızın, nasıl ki bazı devletlerin çıkar hesapları varsa, Türkiye'nin de doğruları ve kırmızı çizgileri olduğunun farkına vardıkları aşamadayız…

Dışımızdakilerin, 'sırtına vur elinden lokmasını al' tadındaki Eski Türkiye'nin tarih olduğunun iyice farkına varmaları için yeni bir terapi oldu Barış Pınarı. Aktif ve potansiyel olanları ile içimizdeki hainler de, hizmet ettikleri mihrakların ne kadar kof olduğunu anlamışlardır belki…

"Kimi Hindu, kimi Yamyam…"

Dertleri terör koridoru kurulması olanlar, 'savaş' ya da 'tehcir' gibisinden laflar ediyor sadece. Yapılan 'Savaş' olsaydı gıklarını bile çıkaramazlardı oysa. 'Tehcir' dedikleri ise, silah zoruyla kovdukları insanların topraklarına dönebilecekleri gerçeği.

Barış Pınarı'nın insanı sıkıntılara sebep olacağını ileri sürenler de, ülkemizin temel hedefinin Suriye'nin toprak bütünlüğü yanında insanların asıl yurtlarına dönebilmesi olduğunu iyi biliyorlar ve istemedikleri de bu zaten.

Suriye'yi parçalamaya niyetlenenlerin esas dertleri, bölgeye yönelik emperyalist hesapları. Bugün para, silah ve bol miktarda lejyoner terörist sağlayanların, yarın oralara hükmetme konusunda ortak tanımayacakları ve devletçik kurma hevesine kapılanların avuçlarını yalayacakları da kesin.

YPG-YPD ve hatta DEAŞ'ın, ağırlıklı olarak Irak işgalinden beri bölgede bulunanlar ve sonradan katılan maceraperest paralı askerlerden oluştuğu, herkesin bildiği sırlardan birisi. Kimsenin birilerine devletçik kurma diye bir derdi yok yani.

Tam da merhum Mehmet Akif'in Çanakkale Şehitlerine şiirinde vurguladığı, "Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela..." gibisinden bir durum söz konusu.

Fırat kalkanı ve Zeytin Dalı'nda olduğu gibi Barış Pınarı'nda da kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştırıp toz olmaları, bundan olmalı. Para için askerlik yapmak ve fotoğraf çektirmek güzel olabilir, ama savaşmak ve ölmek zor iş...

Hele de karşılarında, 'söz konusu vatansa gerisi teferruattır' diyenler varsa!..