Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 31 Temmuz 2019

AYM ve eski hastalık…

Son söylenecek olanı baştan söylemek gerekirse: Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere alanlarında son merci olan yüksek yargı kuruluşlarının durumlarının gözden geçirilmesi gerektiği, çok açık.

Okumuş adamların kanunla çizilen sınırları zorlamayacakları varsayılarak, 'gerektiğinde AYM kararlarının da temyiz edilebilmesi' mevzuu anayasa yapıcılar tarafından ihmal edilmiş olsa da, yakın dönemde sınırların sıklıkla ihlal edilmesine şahit olmuştuk.

Yargıda son merci olan ve kararları herkesi bağlayan AYM, kabul etmemesi gereken müracaatları kabul etmiş ve almaması gereken türden kararlar almakta da bir beis görmemişti.

Yakın tarih, milletimiz adına karar veren bu mahkemenin yetki sınırlarını alabildiğine zorlayan ve içlere sinmeyen kararlarına sahne olmuş ve Anayasa elleri kolları bağladığı için de bunlara uyulmak mecburiyetinde kalınmıştı.

Anayasa Mahkemesi'nin değiştirilen yapısı sayesinde şikayete sebep olan hususlarda bazı gelişmeler sağlansa da, son 'hak ihlali' kararı da gösterdi ki alışkanlıklardan kolay vazgeçilmiyor.

AİHM ve kendi içtihatlarındaki 'terör ve terörü övücü söylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında yer almayacağı' esasını ihlal eden AYM, terörü örgütü propagandasından ceza alan akademisyenlerin haklarının ihlal edildiğine karar vererek, sınırlarını bir kez daha aşmış oldu.

Tabir caizse, eski hastalığın tekrar nüksetmesi hali ile karşı karşıyayız…

Terör örgütünün gemi azıya aldığı ve çukurlu barikatlı eylemlerle öz yönetime heveslendiği günlerde, bir grup akademisyen güya gelişmeleri değerlendirdikleri, ama daha çok niyet edilenlerin engellenmesinden duydukları rahatsızlığı dile getiren bir bildiriye imza atmışlardı.

Barış için hazırlandığı iddia edilen bildiride, terör operasyonları sebebiyle sadece güvenlik güçleri suçlanmış, bunlara neden gerek duyulduğuna tek kelimeyle değinilmemişti.

Denetleyenlerin denetlenmesi…

Ülkenin bazı kentlerinde, el yapımı patlayıcılarla tuzaklanmış çukurlar ve barikatlar oluşturan terör örgütü mensuplarının güvenlik güçleriyle çatışmasını normal karşılayan bildiride, görevlerini yerine getirmek için gece gündüz demeden koşturan, gerekirse şehit ve gazi olmayı göze alan asker ve polislerimiz ise ağır bir dille suçlanıyordu.

'Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi'ni imzalayanların 'terör örgütü propagandası yapmaktan' yargılanıp ceza almalarını, bazılarının AYM'ye yaptıkları başvuru takip etti. Bugünlerde ise AYM'nin bu konuda verdiği 'hak ihlali' kararını konuşuyoruz.

Öncelikle ilgili akademisyenlerin yaptıklarının akademik disiplinle alakasız olduğunu vurgulamak gerek. Yaşananlarla ilgili tespitlerde bulunmak ve bundan hareketle değerlendirme yapmaları gerekirken, sadece güvenlik güçlerini hedef aldıkları, kolayca fark ediliyor çünkü.

Olayların güvenlik güçlerinin sebepsiz müdahalelerinden kaynaklandığı ve masum insanların zarar gördüğü şeklinde formüle edilen bildiri, kalkışma peşinde olan terör örgüt gerçeğine bir kelime bile temas etmemesi ile meşhur.

Objektif olmasa bile, teröre destek verilen bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi ve imza atanlarla ilgili herhangi bir şey yapılmaması gerektiği, ülkedeki bir kesim tarafından ısrarla savunulmakta.

Birilerinin arzu ettiği şekilde davranan ve toplumun hassasiyetlerini hiçe sayanları kollayanlar kervanına 'Milletimiz adına' karar vermesi gereken Anayasa Mahkemesi'nin de katılması, üzücü.

'Denetleyenlerin de denetlenmesi', mutlaka tekrar gündeme getirilmesi gereken bir konu…