Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 28 Aralık 2018

Eleştiriye eyvallah, ama…

Terörle mücadele sırasında, terör örgütünün niyetine ve yaptıklarına zerre kadar temas etmeden güvenlik güçlerini eleştirenler, aslında teröre destek çıkmaktadırlar.

Görevlerini yapan güvenlik güçlerini ve onlar üzerinden iktidarı hedef alan bu türden açıklamalar, yapanların terör örgütleriyle hedef birlikteliği içinde olduğunun açık göstergesidir. Gerisi laf ü güzaftan ibarettir.

Konu mahkemeye intikal ettiğinde kullanılan genel geçer birtakım kavramların zikredildiği savunma cümlelerinin esası gizlemeye müteallik olduğunun da, herkes farkındadır. Minare çaldıklarını iyi bilenlerin sonradan kılıf uydurmaya çalışması gibi bir şeydir bu…

Türk Tabipler Birliği'nin, TSK'nın Afrin'e yönelik Zeytin Dalı Harekatı sırasında yaptığı: 'Savaş bir halk sağlığı sorunudur' şeklindeki açıklamanın, aslında ne için yapıldığını ve bu sözlerle ne demek istendiğini, herkes gibi Kılıçdaroğlu da çok iyi bilir.

Konunun ne olduğunu ve ilgili kuruluşun ne yapmaya çalıştığının çok iyi farkında olmasına rağmen, alakasız gerekçelerle destek olmakta da bir beis görmez Kılıçdaroğlu…

Adı geçenin gerek konuşmaları ve gerekse tavırlarına bakıldığında, devletin terör örgütü olarak tanımladığı kuruluşlarla ve destekçileri ile dayanışma içinde olduğu da tartışma götürmez hususlar arasındadır.

PKK'nın Suriye uzantısı olduğu, yerli yabancı herkesçe kabul edilen bir gerçek olmasına rağmen, bu yapıya destek manasına gelen çeşitli açıklamaların anlamı da bundan ibarettir.

TTB'nin, devletin kamu düzeninin sağlamak için yürüttüğü terörle mücadele faaliyetleri sırasında da benzer açıklamalar yapmaya özen gösterdiği ve Kılıçdaroğlu'nun o hallerde de bu kuruluşun arkasında durduğu bilinmektedir.

Akdeniz'e mi ulaşsalardı?..

Afrin'e yönelik Zeytin Dalı Harekatı'nın, sınır ötesinden ülkemize yönelik saldırılar bir yana ülkemizin varlığı ve birliği ile de alakalı olduğunu, bilmeyen yoktur. Vaktinde müdahale edilmemiş olsaydı çok vahim gelişmeler olabileceğini de…

TTB üyeleri ve Kılıçdaroğlu, Hatay ve Kilis civarında yaşayanlardan Afrin'e yapılan harekatın ne kadar gerekli olduğunu öğrenebilirler… 'Canım ne var ki, bırakın Akdeniz'e ulaşsınlar' şeklinde düşünmüyorlarsa tabii…

Öz yönetim saçmalığı eşliğinde başlatılan çukurlu barikatlı eylemlere müdahale edilmesine karşı çıkmanın ne manaya geldiği ise, izaha muhtaç olmayan bir husustur zaten…

Tıpkı bunun gibi, Metin Akpınar'ın sarf ettiği "Belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi kötü sonlar yaşayabilir" şeklindeki sözlerin eleştiri ile bir alakası olmadığını da bilir Kılıçdaroğlu…

Hele Müjdat Gezen'in "Recep Tayyip Erdoğan, sen bizim vatanseverliğimizi sınayamazsın, haddini bil" şeklindeki sözlerinin eleştiriden ziyade hadsizlik olduğunun da farkındadır muhakkak.

Ancak, mutlaka destek olmak mecburiyetinde olduğu için aslında çok başka anlamlar içeren bu sözleri eleştiri olarak nitelendiriyor Kılıçdaroğlu. Ve hadsizlik ifade eden sözleri savunurken, kendisi de hadsizlikte bulunmaktan kaçınmıyor…

Eleştirmek, gerekli bir iştir ve her insan eleştirilmeye ihtiyaç duyar. Ancak, eleştirenlerin samimi olmaları ve gerçekten hak eden konuları eleştirmeleri kaydıyla.

Eleştiride bulunmak fertlerin, özellikle de aydınların ve sanatçıların hakları, hatta görevleri arasındadır, tamam…

Ancak aydın, sanatçı, siyasetçi… kim olursa olsun; eleştiri hakkını kullanacak olanların, eleştiri ve hakaret arasındaki farkı gözden ırak tutmamaları da şarttır…