Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 2 Aralık 2018

Zarardan dönebilmek…

'Zararın neresinden dönülse kardır' sözü bize ait bir söz, ama bütün dillerde benzeri vardır herhalde. Bütün mesele, zarar edildiğinin farkına varıldığında ısrarla sürdürmek yerine dönebilmeyi bilmekte…

Hangisi olursa olsun, batılı devletlerin dünya üzerinde neler yapmaya çalıştıklarını ve bunun için gerektiğinde başkalarına dayattıkları evrensel kuralları filan takmadıklarını, biliyoruz.

Bütün farklılıklarına rağmen gerektiğinde beraberce hareket edebilen ve ortak hedefler konusunda rahatlıkla ittifak yapabilen bir yapı var karşımızda. Tek tek devletlerin menfaatleri söz konusu olduğunda ayrışsalar bile, yol ayrımına gelene kadar iş birliği yapabiliyor ve karşılarına çıkanları bölüp parçalamayı da başarıyorlar.

Özellikle de fakir ülkelerin durumları bu bakımdan içler acısı. Afrika ülkelerinden dünya fakirlik sıralamasının en dibinde olan ülkeler, yaşananları anlamak açısından iyi birer örnek. Bunlardan her biri, sahip oldukları kaynaklar sayesinde refah içerisinde olabilecekken, sömürücüler sebebiyle kelimenin tam manasıyla sefaletle boğuşuyorlar.

Altın, elmas, uranyum gibi değerli madenler açısından son derece zengin kaynaklara sahip birçok Afrika ülkesinin kişi başına düşen milli gelir açısından sıralamanın en sonlarında olması, yaşananların vahametini gösteriyor.

Aç ve susuz milyonların sağlık ve hijyen açısından tahammülü güç şartlarda yaşadığı bu ülkelerin kaynaklarını sömüren ülkeler, sosyal şartların düzenlenmesi konusunda parmaklarını bile kımıldatmıyorlar. Batının ve batılının temel hareket noktası kar edebilmek çünkü.

Yeraltı kaynakları açısından zengin Afrika ülkelerinin zenginliklerini ve işgücünü insafsızca sömürenler. kazandıklarının küçücük bir bölümünü olsun o ülkelerin insanlarına aktarma konusunda da, son derece cimri davranıyorlar.

Milyonlarca insanın sosyal problemleri onları hiç ilgilendirmiyor yani.

'Biz sorumluyuz'..

Bu ülkelerin çoğu, fiili sömürge döneminin bitişi sonrası işbaşına gelen sözde yöneticiler tarafından idare ediliyor. Halkın sefaletinden izole edilmiş alanlarda ve her türlü imkana sahip olarak hayatlarını sürdüren kişiler bunlar.

Nispeten gelişmiş oldukları söylenebilecek petrol üreten ülkelerden birçoğu da sömürücülerin doğrudan ya da dolaylı etkisi altında. Sahip oldukları enerji kaynakları sebebiyle nispeten zengin kabul edilseler de, her birinin sıkıntıları var…

Enerji gelirlerinin çoğu batılı bankaların kasalarında. Petrol ve doğalgaz kaynakları olan birçok ülkenin paraları var olmasına var. Ama kullanmaya kalktıklarında başlarına gelebilecekler sebebiyle sadece varlığını düşünmekle avunuyorlar.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) toplantısındaki konuşması, 57 üye ülkeyi temsilen katılanlara 'zararın neresinden dönülürse dönülsün kardır' sözünü hatırlatmış olmalı.

Konuşmadan ders alıp almayacaklarını önümüzdeki günlerde görürüz. Ama Cumhurbaşkanımızın adeta bir çığlık gibi yükselen şu sözlerini unutamazlar herhalde:

"Emperyalist heveslerle savaşı Ortadoğu'ya taşıyanlar huzur içinde yaşar, farklı dayanışmalarla birlikteliklerini perçinlerken biz hala parçalanıp, bölünüyoruz. Filistin'den Suriye'ye Yemen'e kadar yaşanan olayların arkasında büyük savaşın ardından yapılan dizayn vardır…"

Hele de şu cümleyi: "Bugün milyonlar aç, açık yaşıyorsa, bunun sorumlusunu farklı yerlerde aramaya gerek yok. Sorumlusu biziz, yani Müslümanlar."

Sömürücü sömürücülüğünü yaparken, bütün mesele bizim ne yaptığımız…