Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 18 Ağustos 2018

Mahallenin kabadayısı...

Mahallenin kabadayısı, daha doğrusu mahallenin artık kocamaya, dolayısıyla da elden ayaktan düşmeye başlamış kabadayısı ABD, sağa sola efelenmeye devam ediyor..

Açık olan şu ki, soyabileceğini düşündüğü ülkelerden haraç toplama peşindeki bir kabadayı gibi davranıyor ABD. Ve her türlü nezaketi bir kenara bırakıp tehditkar bir üslupla yapıyor bunu...

Uluslararası bir sistemin kurumları ve kurallarıyla var olduğu ve gerektiğinde dünyanın işleyişine müdahale edebileceği şeklindeki rahatlatıcı algı da, belki de en çok işine yarayan ülke tarafından yok ediliyor böylelikle...

Bizim dikkatlerimiz dolardaki oynaklık sebebiyle ülkemizle ilgili gelişmelere odaklanmış olsa da, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkenin ABD'den ciddi şekilde rahatsız oldukları, artık ayyuka çıkmış durumda.
Kimi efendiliğinden, kimi bulaşmak istemediğinden, kimi de bu saçma sapan tavırların bir şekilde değişeceği ümidi ile, mahalle sakinlerinin çoğu kabadayıya pek ses çıkarmıyor... Ancak, belli ki herkes rahatsız...

ABD'nin yapıp ettikleri, mesela Dünya Ticaret Örgütü'nün kurallarına aykırı olsa da, bu kuruluşun ABD söz konusu olduğunda herhangi bir karar alıp alamayacağı, belirsiz. Alabilse bile bunu uygulatıp uygulatamayacağı da...

Dünya Ticaret Örgütü'nün açıkça kurallara karşı gelen ABD'ye yaptırım uygulatamaması demek, tartışmalı bir hale gelmesi ve giderek varlığının anlamsız hale gelmesi demek. Aynı durum, benzeri birçok uluslararası kuruluş için de söz konusu.

Pervasız bir şekilde kendi kurallarını dayatmaya çalışan ABD'nin, zaten doğru dürüst işlemeyen uluslararası sistemi tamamen atıl hale getirmeye çalışıp çalışmadığını, bilmiyoruz.

Bindiği dalı kesmek...

Bir tür kaos manası taşıyacak olan böylesi bir gelişmenin netice olarak kime yarayacağı da, belirsiz. Çünkü kuralsızlık kural haline geldiğinde neler yaşanabileceğini bilebilmek mümkün değil.

Uluslararası kuruluşlarda çeşitli şekillerde hakimiyeti bulunan ABD'nin şimdiye kadar üstü kapalı bir şekilde sürdürdüğü etkisini, bundan sonra açıktan sürdürme niyetinde olduğu, açık. ABD'yi yönetenler, güçlü oldukları için bütün ülkelerin kendilerine boyun eğeceğini düşünüyorlar muhtemelen.

Ancak şimdiye kadar üstü kapalı bir şekilde yürütülen ufak-tefek denilebilecek ihlallere ses çıkarmayan birçok ülkenin, ABD'nin bütün her şeyi kendi menfaatleri için kullanma niyetine sessiz kalmayacakları da açık. Bu durumun giderek yok olmaları manasına geleceğini biliyorlar çünkü.

ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul etmesi sürecinde yaşanan gelişmeleri unutmamak gerek. O zaman Türkiye'nin başını çektiği girişimler sonrası ciddi bir hezimet yaşamıştı ABD.

Sadece harita üzerinde yerlerini bulmanın bile zor olduğu bazı ülkeciklerin desteğini alabilen ABD, böylelikle gücünün sınırsız olmadığını da görmek zorunda kalmıştı.

Güvenlik Konseyi'nde ve sonrasında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ABD'ye 'yanlış yapıyorsun' diyenlerin, göz göre göre yürütülen adaletsiz birtakım ekonomik uygulamalar karşısında da gerekeni yapacaklarına kesin gözüyle bakabiliriz.

DTÖ gibi örgütlere yapılacak rutin müracaatlardan netice alınmaması durumunda, her ülke mahallenin düşkün kabadayısına haraç vermemenin yollarını kendisine göre arayacaktır...

ABD'nin başkalarını yok sayan tavır ve davranışlarının devam etmesi durumunda da, bütün ülkelerin haraç isteyen kabadayıya gereken dersi verebilmek için birleşmeleri, uzak bir ihtimal değil.

Olup bitenlerin temel esprisi ise galiba şu: ABD bindiği dalı kesiyor...