Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 21 Haziran 2018

Ya kavga etmeseydi!..

Müzmin muhalifler ve onlarla beraber iş tutmaya başlayan memnuniyetsizler, ekonomimiz hakkında 'battı, batıyor, batacak' mealinde sözler sarf etmeyi pek seviyorlar…

Büyüme oranları sebebiyle dünya ölçeğinde oldukça başarılı bir ekonomiye sahip olduğumuz gerçeğini dost-düşman herkes kabul ediyor oysa.

Ekonominin kötü olduğunu iddia edenler, satır aralarında geleceğe yönelik niyetlerini de açık ediyor: Yaşananların sebebinin sistemle kavga edilmesi olduğunun altını çizip, kendileri gelirlerse sistemle asla kavga etmeyeceklerini söylüyorlar

CHP'den çok kendi kendisinin cumhurbaşkanı adayı Bay Muharrem, 'Erdoğan kavga ettiği için dövizler ve faizler yükseliyor' diyor mesela. 'Peki ya kavga etmeseydi ne olurdu' konusuna ise hiç girmiyor. Kavga edilmeseydi çok daha vahim bir tablonun yaşanacağını biliyor çünkü..

Erdoğan Karşıtı İttifak'ın bütün mensupları, sistemle kavga etmeyip uyumlu hareket edecekleri yönünde mesajlar veriyorlar. Teslim olma manasına gelen bu durum gerçekleşirse, bunun ülke açısından çok kötü neticeler doğuracağını bildikleri halde...

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'nin sistemle kavgasının sebebi, ülkemizin menfaatlerinin gereğini yapıyor olmaları ile ilgili. Kavga ettiğimiz için ülkemizi zorlayanların istedikleri yapılıyor olsaydı ne hale gelebileceğimizi düşünmek bile korkunç.

Bilgi ve fikir sahibi olmak için, 'istediklerini yapmadığımız için ekonomimize saldıranlara gerekli karşılık verilmiyor olsaydı hangi durumda olurduk' sorusu üzerinde düşünmek yeteri kadar ufuk açıcı olabilir.

Sistem, yatırım yapmayan ve özellikle de büyük projelere girişmeyen bir Türkiye istiyor… Erdoğan Karşıtı İttifak mensuplarının istediği de bu… Bu da zenginliklerimizin dış ve iç rantiye tarafından sömürülmesi demek…

İnce teslimiyeti savunuyor…

Sistemin ekonomik ataklarının başladığı tarih Mayıs 2013. IMF'ye olan borcun bitirildiği, dövizin makul ve sakin, faizlerin de 4,6 ile tarihin belki de en düşük noktasında olduğu günler...

Mayıs 2013 sonundan itibaren yaşamak zorunda kaldıklarımızın ekonomiye etkisi düşünüldüğünde, temel problem ortaya çıkıyor: Uluslararası sistemin hakimleri, kontrol dışına çıkan ve kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye istemedikleri için düğmeye bastılar…

Türkiye'yi kötü duruma sürüklemek için yapılan ataklar, Cumhurbaşkanımız ve AK Parti yönetiminin basiretli davranışları sayesinde en az zararla savuşturuldu. Bu sebeple 'Bay Muharrem' ve benzerlerinin 'hakim güçlerle kavga'yı alkışlamak yerine itibarsızlaştırmaya çalışmaları, 'kimin yanında oldukları' sorusunu akla getiriyor, haklı olarak…

Şurası açık ki, Erdoğan Karşıtı İttifak her sahaya olduğu gibi ekonomi konusuna da 'körlerin fili tarifi' mantığı ile yaklaşıp, kitlelerin hoşuna gideceği umulan mesajlarla vakit geçiriyor.

Ülkenin büyük fotoğrafını görüp değerlendirmekten aciz oldukları için, geleceğe yönelik mesajları da olmayan yaraya pansuman önerme şeklinde.

Rantabilite aşamasına gelmiş Yap-İşlet-Devret projelere yaklaşımları tam bir facia mesela. Tek kuruş borçlanmadan yapılan devasa eserlerin para basan makine haline geleceğini gözlerden gizlemeye çalışıyorlar.

Ortak argümanlarından birisi olan Suriyeli mülteciler konusunda söyledikleri ise utanç verici. 3.5 milyon Suriyeli'nin 3 milyondan fazlasının zaten kendi imkanlarıyla yaşadıklarını unutmaları bir yana, ihracatımıza ciddi manada katkı yaptıklarının farkında bile değiller…

Her şey bir yana.. Ama ülkemizi köşeye sıkıştıranlarla kavga edilmesine karşı çıkan zihniyetin teslimiyeti savunduğu, açık…