Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 24 Mayıs 2018

Beterin beteri var!

Döviz fiyatları üzerinden operasyonlar yapanlar, herhangi bir dirençle karşılaşıyor olmasalardı, halimiz nice olurdu?..

Ya da soruyu şöyle soralım: Türkiye'nin avuçlarından kayıp gitmekte olduğunu gördükleri için spekülatif girişimlerle ülkemizi sarsmaya çalışanlar, her şey istedikleri gibi olsaydı, TL'nin Dolar karşısında hangi seviyesinde 'yeter' derlerdi?..

Bu sorunun cevabı üzerinde düşünürken geçmiş yıllarda döviz fiyatlarında bazen bir gecede yaşanan yüksek artışları unutmamak gerek. Kapitalizmin kar hırsının herhangi bir sınırı olmadığı gerçeğini de...

Mevcut halde spekülatif hareketlerin önüne geçebilmek için yapılanlar yapılmıyor olsaydı, durumun bugünkünden herhalde çok daha vahim olacağı, kesin.

Mesele basit aslında. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçecek olmamız sebebiyle dış dünyada yaygın bir memnuniyetsizlik var.

Hepimiz biliyoruz ki bu memnuniyetsizlik, Türkiye'nin diklenmeden dik durmaya başladığı günden itibaren başlamıştır… 2010'dan itibaren yaşadığımız birçok hadisenin aslında Türkiye'yi hizaya getirme girişimlerinin uzantısı olduğu da, bildiğmiz bir sır.

Ülkemiz açısından bir tür sıçrama noktası olacak 24 Haziran tarihi, bizimle alakalı pek hayırlı emelleri olmayanların hoşlanmayacakları gelişmeler açısından da bir dönüm noktası olmaya aday.

Ülkemizin anlaşması bile olmadığı uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarının birbiri ardına yaptıkları açıklamaların 24 Haziran yaklaştıkça yoğunlaşması, bu tarihten sonra atabilecekleri adımların sınırlı olması ile alakalı belli ki.

Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarının, döviz hareketliliklerine sebep olan açıklamaları, aslında şu manaya geliyor: 'Döviz fiyatları ve faizlerin yükselmesi karşısında yapılan her açıklama ve müdahale yanlıştır.'

Onlar için prensipler filan değil, Türkiye'de işlerin istedikleri gibi gidip gitmediği önemli…

EKONOMİK SAVAŞ…

Ekonomik açıdan İflas etmiş Yunanistan'a olumlu notlar bahşetmelerine rağmen, büyüme rekorları kıran ülkemiz hakkında sürekli olumsuz mesaj verme gayretlerinin, iyi niyeti geçtik objektiflikle de herhangi bir alakası yok…

Ülkemize yönelik husumetin doğrudan tarafı konumunda olan kredi değerlendirme kuruluşları, bize açılan savaşta üzerlerine düşeni yapmaya çalışıyorlar sadece.

Ülkeyi yönetenlerin bu durumdan ciddi bir rahatsızlık duydukları ve önlemek için ellerinden geleni yaptıkları, aşikar.

Bu durumda, 'tamam, ülkemizin birtakım saldırılarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz, ama bu süreçte herhangi bir kayıpla da karşılaşmamalıyız' diyenler, kendi açılarından haklıdırlar belki.

Ancak, bir mücadelenin içinde isek bunun kendisine has şartlarının olacağını da hepimiz biliyor olmalıyız. Mücadeleyi bırakırsak nelerle karşılaşabileceğimiz hususunda, yeteri kadar bilgi sahibiyiz çünkü…

Toplumsal olaylar, terör, darbe girişimi gibi yollarla bizi hizaya getiremeyenlerin, aynı süreçte ekonomik saldırılarını da sürdürdüklerini biliyoruz.

Şu anda ellerinde sadece ekonomik saldırı imkanı kalan bu çevreler saldırmaya devam edeceklerdir muhakkak.

Ancak nasıl ki ekonomi dışı yollarla bizi teslim alamadılarsa, ekonomik operasyonlarla da boyun eğdiremeyecekler.

Birileri dövizdeki dalgalanmalar üzerinden kriz çıkarmaya çalışırlarken, ekonomimizin gerçeğini bilen başka birileri Türkiye'nin bir bankasını 3.2 milyar dolara satın almakta bir beis görmüyorlar mesela…

Ortalık güllük gülistanlık değil elbette. Ancak 'beterin de beteri var' sözünü unutmamak gerek… Cenab-ı Hakk beterinden korusun inşallah…