Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 21 Kasım 2017

Pervasızlık mı, zaafiyet mi?..

Batılılar özellikle de müttefiklerimiz (!) planlı, programlı, disiplinli ve dahi kılı kırk yaran titizliklere sahip insanlar olarak bilinirler. Hangi hususta olursa olsun hesaplarını da soğukkanlılıkla yapabilen batılılar, esas niyetlerini de kolaylıkla belli etmezler...
Ancak her ne olduysa son zamanlarda bir haller oldu batılılara.
Acelecilik ve telaş içindeler belli ki... Titiz, planlı, programlı ve hesaplı davranışları tarihe karışmış gibi. Daha ilk adımlarını atmadan kafalarının ardında ne tür hesaplar olduğunu belli edecek şekilde hareket ediyorlar şimdilerde.
Norveç'te Trident Javelin-2017 isimli NATO tatbikatı sırasında yaşananlarla ilgili olarak akla gelen ilk ihtimal, batılı müttefiklerimizin ittifak bünyesindeki Türkiye ile alakalı niyetleri konusunda artık iyice pervasızlaştıkları...
Beraberce ortak düşmana karşı mücadele ettikleri bir ülke olan Türkiye'yi birtakım semboller üzerinden düşman kategorisinde değerlendirmeleri, NATO'nun dümenini ellerinde bulunduranların kötü niyetlerinin bir göstergesi.
Diğer bir ihtimal olarak, varsayılan bütün sistematik mükemmelliklerine rağmen, NATO'nun iç işleyişinde ciddi zafiyetler olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Yani küçük bir ihtimal olsa da, art niyetli birileri NATO'nun rızası hilafına bu işe kalkışmış ve yapmış olabilirler.
28 üyeli ve görünüş olarak son derece ciddi bir yapıya sahip NATO'nun, hazırlıkları oldukça uzun süren bir tatbikatında, Türkiye'yi ciddi şekilde rahatsız edeceği kesin olan bazı hususların yer almasının başka türlü bir izahı yok çünkü.
Eski Türkiye, bu tür tatbikatlarda karşı karşıya kalınabilecek benzeri durumları hazmedebilir ya da görmezden gelebilirdi belki. Ancak kendi ayakları üzerinde durma kararlılığındaki Yeni Türkiye'nin, kimden ve nerden gelirse gelsin böylesi davranışlara tahammülü yok.

APTALLIK DEĞİL, ALÇAKLIK!..
NATO anlaşması gereğince üzerine düşeni fazlasıyla yapan bir ülke Türkiye.
Tabii olarak kuruluşun da kendisine yönelik taahhütlerini gereği gibi yerine getirmesini bekliyor ve özellikle de yakın dönemde bu hususta oluşan eksikliklerin altını kuvvetlice çiziyor.
Vaktiyle girmek için mecbur bırakıldığımız, girmeden önce ve girdikten sonra epey sıkıntılarını çektiğimiz bir kuruluş NATO. Yakın zamana kadar ordumuzun özellikle de üst düzey kadrosu üzerinde ciddi etkilere sahip olan bu kuruluşun, geçmişte 10 yıllık aralıklarla yaşamak zorunda bırakıldığımız darbelerde de büyük payı vardı.
Esas olarak ülkemizin varlığı ve bekası için üye olunan bu kuruluş, tayin ve terfilerinde etkili olduğu askerlerimizin NATO'nun ve tabii ki onun esas patronunun menfaatlerini savunmalarına alışmıştı. Yani Türkiye için NATO değil de, NATO için Türkiye anlayışı kök salmıştı.
Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durma kararlılığı gereği vesayet odakları tasfiye edildikçe, bazı mihraklarda yaşanan rahatsızlıklar NATO'da da söz konusuydu. Ülkemiz vatandaşı görevlilerin NATO'yu ve esas patronunu önemsemek yerine, Türkiye'yi önemsemeye ve kuruluşu bu açıdan değerlendirmeye başlamaları, kırılma noktasını oluşturdu belli ki...
NATO'nu tepe isimlerinin birbiri ardına özür dilemeleri ve gönlümüzü almaya çalışmaları, aslında boşuna bir gayret.
Cumhurbaşkanımızın konuyla ilgili açıklamasında söz konusu olayın aptallıktan çok alçaklıktan kaynaklanmış olabileceğini söylemesi boşuna değil.
NATO yetkililerinin yapılan alçaklığı aptallıkla yani bünyede zafiyetle izah etmeye çalışmaları, 'özrü kabahatinden büyük' sözünü hatırlatıyor.
NATO gibi bir örgütte zaafiyete yani aptallığa yer olmaz çünkü...