Uluslararası arenada anamız ağlar" diyen ödlekler enflasyonu vardı bürokraside. O tasfiye olan ödlekler Başkan Erdoğan Ayasofya'yı açarken de ayağa kalktılar. "Büyük hata. Bu Batı'ya savaş açmaktır. Asla açılamaz" diye bağırdılar.
Mahvolacağımızı söylediler.
Peki ne oldu?
Ayasofya açılınca Türkiye yerin dibine mi girdi? Dünya bize savaş mı ilan etti? Uluslararası arenadan silinip mi gittik?
Yoo... Hiçbir şey olmadı.
Olamazdı da tabii...
Çünkü sen artık güçlüysen sana kimse bir zarar veremezdi. Hiçbir ülkenin gıkı çıkmadı. Neden?
Çünkü artık korkak, ezik Eski Türkiye yok. Tüm dünya artık küresel bir güç olduğumuzu biliyor.
Daha iki gün önce Yunan gazeteleri bile "Türkiye büyük güç oldu. Bizim için büyük tehdit" diyor.
Bir bakıyoruz aynı nakarat İsrail basınında hem de en yetkili ağızlardan, askerlerden, istihbaratçılardan, devlet adamlarından hemen her gün geliyor.
"Osmanlı'yı canlandıran Türkiye bölgemizde artık büyük bir güç ve oyun kurucu.
Bizim için büyük tehdit" diyor. Avrupa ise Türkiye'nin uluslararası arenadaki büyük gücünü görüyor "Türkler kıtamızın güvenliği için bir numaralı aday" diye bağırıyor.
AB lideri Almanya'nın Başbakanı önceki gün "Bizim için hayati önemi olan ve NATO'nun en büyük ikinci gücüne sahip Türkiye ile birlikte çalışmak için sabırsızlanıyorum" diyor.
Putin Moskova'dan ateşkes ilan edip "İstanbul'da masaya oturmaya hazırım" mesajını veriyor. Başkan Erdoğan'ı dün arıyor "Barış için masa kur" diye ricada bulunuyor.
Trump seçime giderken "Ukrayna-Rusya savaşını iki günde ben bitireceğim" diye vaadde bulunmuştu.
Seçilir seçilmez kolları sıvadı. Ukrayna-Rusya arasında diplomatlar ordusu ile mekik diplomasisi başlattı. Ancak iki gün çabuk bitti. Aylar oldu. Tık yok. Trump son noktada "Barışın sağlanması için Türkiye'nin desteğine ihtiyacımız var" itirafını yapmak zorunda kaldı. Sık sık 21. Yüzyıl'da artık her yol Ankara'ya çıkıyor diye yazdık bu sütunlarda.
Bu günlere kolay gelinmedi. İçimizdeki Batı aşığı ittihatçı ezik kafalara rağmen Türkiye inanılmaz engelleri aşarak bu noktaya geldi.
Çünkü yıllarca korkaklar tarafından yönetilen, kendi silahını mermisini bile yapmaktan ödü bir yerlerine karışan bir ülkeydik.
Sanayi Bakanı, gübre fabrikası kurmaya kalktığında Amerikan elçisinin kapıyı tekmeleyerek baskın yaptığı ve fırça attığı bir ülkeydik. Darbe yaparken bile yabancı elçilere uğrayıp izin alan ve destek isteyen bir devlettik.
Ne yerli araba, ne yerli uçak veya füze yapamayan, bu konuda "İzin vermezler bizi öldürürler" diye düşünenleri iktidara taşıyan bir zavallı bir memlekettik. Bedel ödemeye korkanların kurduğu vesayetlerin esiriydik.
O yüzden bugünkü konuma ancak "Kefenimizle yola çıktık" diyen cesur liderlerle gelinebilirdi. O yüzden Başkan Erdoğan'ın kaç kez suikast girişimine maruz kaldığını tahmin bile edemezsiniz.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dahi önceki gün suikaste uğradığını zehirli sıvı verildiğini, kanında cıva izleri bulunduğunu söyledi. Kim bilir daha ne badireler atlattılar.
Dünya artık bambaşka bir döneme evriliyor.
Yeni Dünya Düzeninin başlangıcında muazzam değişimler üst üste geliyor.
Bugüne kadar ülkeleri parçala-böl ve yönet politikası uygulayarak "GÜÇ" edinen emperyalist ülkeler artık bunun üzerine bir de "SÜREKLİ KAOS" planını entegre ediyor. Bir yerde savaşı bitirmeye uğraşırken başka yerden yeni bir savaş fışkırıyor.
Bunların üzerine bir de ekonomik ve siber saldırılar ekleniyor. Uzay savaşları için evrenin karanlığına uydu orduları yerleştiriliyor.
Ülkeler bir günde karanlığa gömülüyor, kaos testleri yapılıyor.
Böyle bir dönemde ancak GÜÇLÜ LİDERLER ülkelerini ayakta tutabilecek.
Kim bu güçlü liderler?
"Ayasofya asla açılmasın. Dünyayı karşımıza alırız.
Savunma Sanayiini yargılayacağız. Bu kadar SİHA'yı, savaş uçağını ne yapacağız?
Yerli otomobil intihar olur"" diyenler mi yoksa ŞAK diye açanlar mı? Her şey ortada.
Belediye otobüslerini bile çalıştıramayanlar, yürüyen merdivenleri bile durduranlarla KAOS dünyasında kim ayakta kalabilir?
İki metrobüs çarpıştı önceki gün. Bir kişi öldü çok sayıda yaralı var.
Bir haber vardı dün;
"İstanbul'da bütün otobüsler bozuk" diye.
İyi ki bunlar iktidarda değil.
Ne kadar şükretsek azdır.