Televole: insan doğası yanı sıra İslâmî inanç ve ahlâk ilkelerinin de çirkin bulup yasakladığı giyim, davranış, ilişki ve pazarlama biçimlerini ve bütün bunların yaşama geçirildiği yerleri zevk, çıkar veya çağdaş olmak amacıyla meşrulaştıran; ticarî yatırım alanına dönüştüren ve kitle iletişim araçlarıyla yaygınlaştıran hayat tarzıdır. Bir diğer ifadeyle Şeytanî yaşam biçimidir.
Tarifimizde geçen unsurları açığa çıkararak bu kültürün içeriğini şöylece ifade edebiliriz:
A- Mûsikî ile renklendirilen güzellik yarışmaları ve defile türü sanat etkinlikleri adı altında cinselliği pazarlama,
B- Kadın vucûdunun erotik bölgelerini açığa vuran giysi modaları,
C- Lüks yaşam biçimi / aşırı israf,
D- Arkadaşlık / birliktelik adı altında tabîileştirilen Zina,
E-Homoseksüellik ve Lezbiyenlik,
E-Alkol ve uyuşturucu kullanımı,
F- Kadın pazarlamacılığı,
G- Medya aracılığı ile şöhret dilenciliği,
H- Cinsellik öğeleri ağır basan mûsikî programları,
I- Dedikodu, iftira, şantaj ve bunlara dayalı rekabet,
J- İşlenen ahlâksızlıkları / günahları tam bir rûh sefaleti içinde mikrofonlar ve kameralar önünde açığa vurma,
K- Bu çirkin yaşam tarzını çıkar veya çağdaşlık amacıyla gazeteler, özel dergiler, radyolar ve televizyon kanalları aracılığıyla topluma imrenilebilir bir hayat tarzı olarak sunma.
Televole kültürünün açığa çıkarılan unsurlarının her biri, Kur'ân ve Sünnet'le yasaklanmış işlemlerdir. Yapılmalarından ötürü Rabbimizin huzûrunda sorgulanacağımız ve azaplandırılabileceğimizç İslâmî haramlardır.
Kur'ân-ı Kerîm, Televole kültürünün değinilen bütün pislikleri- çirkinliklerini içeren Fahşâ kavramıyla bu ölçü dışıyaşam biçimini mahkum etmekte ve uğratacağı azabı beyanla Nûr sûresinin 19. âyetinde şöyle buyurmaktadır: "(Eğlenmek, çıkar sağlamak ve çağdaşlaşmak gibi amaçlarla) Fâhişe' nin (zina, eşcinsellik, zina iftirası, cinsel nitelikli olan ve olmayan sözlü ve fiili çirkinliklerin) müminler arasında yayılmasını isteyenleri bu dünyada da, âhirette de can yakıcı bir azab beklemektedir. Çünkü (her şeyin önünü-sonunu) Allah bilir, ama siz bilmezsiniz." İşaret olunan unsurları merkezealınarak değerlendirildiğinde anlaşılacağı gibi, Televole türü yaşam biçimi, Allah'a ve Onun huzûrunda sorgulanarak mükâfatlandırılacağımız veya cezalandırılacağımız gerçeğine gereğince inanılmamasının ürünüdür.
Tarihî dönemlerden beri yaşanmaka birlikte Televole Kültürü, asrımızda giderek daha büyük bir etkinlik ve yaygınlık kazanmıştır.Çünkü seküler/laik yaşam onu onaylamaktadır.
Maddeci eğitim-öğretim düzeni ve iletişim araçlarıyla ortam hazırlandığı; laiklik ve çağdaşlık din ve ahlâk karşıtlığı olarak tanıtıldığı; karşılıklı rızaya dayalı zina suç olmaktan çıkarılarak meşru görüldüğü; bar, pavyon, disko, gece kulüpleri ve kumarhane gibi yerler ve de defileler ve güzellik yarışmaları türü organizasyonlar meşru ticarî yatırım alanları haline getirildiği; ayrıca değişik amaçlarla yazılı ve görsel medyada özenilebilir hayat olarak sunulduğu ve yaşayanlarına onaylar ve övgüler düzüldüğü için Televole kültürü, yaşadığımız dönemin çözülmesi gereken ana problemlerinden birini oluşturmuştur.
Giderek artan oranda da oluşturmaktadır. Çünkü bu soysuz Şeytanî kültür, lüks yaşamı kamçılamakta, varlıklı ailelerin çocuklarını yozlaştırmakta, yoksul gençlerde önceleri imrenme ve taklit, sonraları da düşmanlık duygularını oluşturup pekiştirmektedir.
Bu tarz hayat kumar, kendini pazarlama, dolandırıcılık ve hırsızlığa davetiye çıkarmaktadır.
Utanma duygularını köreltmekte, zina ve eşcinsellik türü ilişkileri artırmakta, uyuşturucuya ortam hazırlamaktadır,ahlâksız tiplerin idealize edilmesine neden olmaktadır. Yukarıda zikredilen gayr-ı meşrû ticaret yerlerini çoğaltmaktadır.
Yetişmekte olan gençlerin ilme, sanata, teknolojiye, fedakârlığa ve ahlâkî yaşantıya yönelmesini olumsuz yönde etkilemektedir. İslâmî öğretiler yanı sıra olgun aklın ve ilmî verilerin de onaylayamayacağı Şeytanî nitelikli Televole Kültürü'ne karşı çok yönlü mücadele verilmesi gerekmektedir.
Bunun için her kademedeki eğitim-öğretim sistemimiz ve medya düzenimizde İslâmî iman ve ahlâk esaslarına ciddî bir şekilde yer verilmelidir.
Rûhumuz, bedenimiz ve mallarımız üzerinde Allah'ın egemen olduğu, O'nun emirleri ve yasaklarına göre yaşanması gereği, dünya ve âhiret saadetinin ancak böylece sağlanabileceği hakikati öğretilmelidir. Özellikle de alkollü içki, uyuşturucu madde, zina, eşcinsellik, lüks, israf, günahları açığa vurma, iftira, insanları çekiştirme, pezevenklik, çirkinlikleri propaganda, kumar, vücudun erotik bölgelerini teşhir, çıplaklık ve benzeri söz, davranış ve işlerin dinen haramlığı ve aklen pisliği anlatılmalıdır. Böylece Şeytanî fısıltılara ve Şeytanlaşmış yaşam biçimlerine karşı koruyucu güç oluşturulmalıdır.
Yürekten tövbeler edilmedikçe işlenen bu tür fiillerin âhiret azabına uğratacağı duyurulmalıdır.
Bütün bunlar yapılmadıkça Televole Kültürü ile mücadelede olumlu sonuçlar almak mümkün değildir.
Bakara sûresinin 168-9.âyetleriyle yapılan ve özelde Televole Kültürü'ne karşı yapılmış olarak algılanabilecek olan ilâhî uyarıyla konumuzu bağlayalım: "Ey İnsanlar! Yeryüzünde meşrû ve iyi ne varsa yiyip içerek ondan faydalanın. (Faydalanırken sizin için görevlendirilen) Şeytan'ın adımlarını izlemeyin. Zira o, sizin apaçık düşmanınızdır. O sizi yalnızca kötülük işlemeye, çirkin ve iğrenç işler yapmaya ve hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyleri Allah'a isnat etmeye çağırır."
KADIN EŞİN CİNSEL GÖREVİNDEN KAÇINMASI HARAM MIDIR?
Zina ve eşcinsellik haramdır. Cinsel aktivitenin tek meşr'u/helâl yolu evliliktir. Bu sebeple eşlerin birbirlerinin cinselliklerinden yararlanmaları hem hakları, hem de görevleridir. Onlar için en yüksek Cennet olan Firdevs'e götürecek ibâdet nitelikli bir görevdir.(Müminûn 1-11) Adet ve lohusalık hali gibi dîni ve hastalık gibi dinimizce de geçerli tıbbî sebepler olmaksızın eşlerin cinsel görevlerinden kaçınmaları haramdır. Bir diğer anlatımla cinselliği yaratan ve yasalarını belirleyen Allah'ın ve Peygamberi Hz.Muhammed'in doğrudan ve dolaylı olarak yasakladığı bir işlemdir. Pek tabiidir ki işlenen bütün haramlar gibi bu tür bir haram da eşleri günahkâr kılar.
Kur'ân ifadesiyle koca kadın, kadın da koca için cinsel haramlardan koruyucu bir örtü olduğundan hiç şüphesiz -değinildiği gibihaklar ve görevler karşılıklıdır.(Bakara 187) Hakkı hep erkekte, görevi de hep kadında gören anlayış İslâm dışıdır.
Böyle olmakla birlikte, kocadan farklı olarak -arzu etmediği zaman da yapabilir olduğu için bu görev, kadın yönünden daha bir önem arz etmektedir ve o, kocası tarafından arzu edildiğinde dîni ve tıbbî bir mazereti yoksa, çağrıya ertelemeksizin olumlu cevap vermek konumundadır. Peygamberimiz şöyle buyurur: "...Canımın kudreti altında bulunduğu Allah'a yemin ederim ki kocasının (kocalık) hakkını ödemedikçe kadın Rabbinin hakkını ödemiş olamaz..." " İlişkide bulunmak için kişi karısını çağırdığı zaman, (tıbbî veya dinî bir mazereti olmaksızın) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın ve kızgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadının Allah'ın öfkesine uğramasını dilerler."
Tam burada şu soru sorulabilir.
Kadının -özellikle istemediği zaman - kocasının arzularına anında karşılık verme gereği, bir mağdûriyet olarak değerlendirilemez mi?
Aile hukûkunun ve toplum ahlâkının korunması için kadına yüklenen ve kocası tarafından yapması yönünde ısrar gösterilen ibâdet nitelikli bu görevi üstlenmenin, onun mağdûriyeti anlamına yorumlanamayacağı açıktır. Eğer bu durum bir mağduriyet olarak değerlendirilirse, tek meşrû cinsel partneri olan eşi tarafından arzuları karşılanmadığı için tedirgin edilen, moral gücü zaafa uğratılan ve zinaya itilen erkeğin mağdûriyetini de kabul etmek lâzımdır.
Aslında ortada üzerinde durulacak bir mağdûriyet de yoktur.
Çünkü insan her an ilişkide bulunabilen bir varlıktır. Cinsel ilişkiye başlama zamanının, onayı alınmaksızın iradesi dışında belirlenmesinin bazı kadınlarda iç burukluğuna sebep olacağı düşünülebilir. Ancak unutmamak lâzımdır ki ısrarla arzulanma ve sevilmenin onuru, bu burukluğu giderecek güçtedir. Kaldı ki ilişki için eşinin arzulu zamanlarını gözetmesi, Müslüman erkeğin de vazifesidir.
İslâm bilginleri, "…Kadın eşlerinizle güzel geçinin…" şeklindeki Kur'ânî buyruğun bir anlamının da eşin arzulu zamanlarını gözetmek olduğu görüşündedirler.(Nisa 19) (Geniş bilgi için İslâm Göre Cinsel Hayat isimli 600 sayfalık eserimize bakılabilir. Bu kitap için www.alirizademircan.net adresimize bakılabildiği gibi, kitabın satın alımı için 0212 513 03 09 nolu telefona da baş vurulabilir.)