15 Temmuz darbe girişiminin genç şehitlerinden Mahir Ayabak'ın babasıyla son telefon görüşmesi Türkiye'yi ağlattı

FETÖ’cü hainler, Mahir Ayabak’ı Atatürk Havalimanı önünde kalbinden vurarak şehit etti. 17 yaşındaki Mahir, babasıyla son telefon konuşmasında “Üzerime kurşun yağıyor” demişti. Abla Ayabak: Kardeş değil, evlat acısı yaşıyor gibiyim.

Giriş Tarihi 09 Temmuz 2022, 06:58 Güncelleme 09 Temmuz 2022, 06:58
15 Temmuz darbe girişiminin genç şehitlerinden Mahir Ayabak’ın babasıyla son telefon görüşmesi Türkiye’yi ağlattı

İÇİNDEKİLER

15 Temmuz'un en küçük şehitlerinden biri olan Mahir Ayabak, her yıl Antalya'da çalışan babasına yardıma giderken o yıl ilk kez İstanbul'da kalıp bir pastanede işe girdi. Ayabak, 15 Temmuz günü kahvaltı edip önce cuma namazına, sonra işe gitti.



Akşam saatlerinde televizyonda köprüde çatışma olduğunu gören abla Ayabak, kardeşi Mahir'i aradı. 23.30'da işten çıkacağını söyleyen Mahir, işten çıksa da eve gelmedi. Önünü kesenleri görünce iş kıyafetlerini arkadaşlarına bırakıp Atatürk Havalimanı'na gitti.



"GENCİM, EN ÖNDE OLACAĞIM'
Anneleriyle yaşıt olan bir akrabalarına, 'Sen yaşlısın. Ben gencim. En önde gideceğim' diyerek havalimanının apron kısmına kadar ulaşan Mahir Ayabak, en son saat 02.30'da Antalya'daki babası ile görüşüp, "Şu an üzerimize kurşun yağıyor. Sonra arayacağım" dedi. Telefonu kapattıktan sonra kalbinden vurulan Mahir, daha 17 yaşında şehadete yürüdü. Mahir'den 2 yaş büyük olan ablası Gülbeyaz Ayabak, konuştu: "Ülkem için kanımın son damlasına kadar hiç düşünmeden tekrar dışarı çıkmaya hazırım. Ama bir abla olarak. Ablalıkta da bir anne yüreği var. Kardeş değil, evlat acısı yaşıyor gibiyim. Eğer kardeşimin gideceğini bilseydim belki onu eve kilitler kendim giderdim. Bu vatan, bu bayrakta şehitlerimizin kanı var. Karşı çıkmak zorundayız. Anne olmadan bir evlat acısı yaşadığımı hissediyorum. Keşke sen gitmeseydin de ölüm sıralı olsaydı. Kardeşlerimin en büyüğü benim. O gün de olsa kardeşimi göndermez kendim giderdim. Vatanım için her zaman canımı vermeye hazırım. Biz bu şekilde büyüdük. Kardeşim de asker olmak istiyordu. Yaşını büyütmek istiyordu. Bir şehit cenazesinden döndüğü zaman babama 'Asker olmak istiyorum' demişti."



ACI VE ONURU BİR ARADA YAŞIYORUZ
Çengelköy'de yaşayan 42 yaşındaki oto yıkamacısı Kader Sivri, fırsat buldukça sandviç satarak ya da minibüsçülük yaparak evini geçindirmeye çalışıyordu. Gözü pek, mert ve deli dolu olan Kader Sivri, 15 Temmuz gecesi hainlerin silahından çıkan kurşunla Çengelköy Karakolu'nun önünde vuruldu ve şehit oldu.



'TORUNLARIMI KOKLUYORUM'
Kader Sivri'nin annesi Emine Sivri, o gece yaşananları ve oğluna her geçen gün artan özlemini SABAH'a anlattı: Bir tarafımızda onur var, diğer yarımızda acı. Çok zor bir şey, Allah kimseye yaşatmasın. O gece evden çıkarken bize hiçbir şey söylemedi. Eşine 'Siz bana ulaşamazsınız, ben size ulaşırım' deyip çıktı gitti. Evden çıktıktan kısa bir zaman sonra arkadaşları, ağabeyini aradılar ve Kader'in vurulduğunu söylediler. Çengelköy muhtarı vurulmuş, Kader darbecilere tepki gösterince onu da vurmuşlar. Vurulduktan sonra arkadaşları Kader'i almak istemişler, darbeciler almalarına izin vermemiş, yaralı yerde yatan bir insanın kaldırılmasına bile müsaade etmemişler. Bir ara bir gayretle kendisi kalkabilmiş ve orada Çengelköy'de bir fatura ödeme merkezi var, oraya kadar gelmiş ve yere düşmüş. Arkadaşları daha sonra Kader'i hemen hastaneye götürmüş ama kurtaramamışlar, çok kan kaybetmiş. Oğlumdan geriye bir kız, diğeri erkek iki torunum var. İkisi de dünya güzeli. Her geçen gün oğluma özlemim daha artıyor. Kabri evimize çok yakın. Gidiyorum, mezarı başında onunla konuşuyorum ama tek kelime cevap vermiyor, öylece sessizce yatıyor. Oğlumun kokusunu torunlarımda kokluyorum.



TABUTA SIĞMAYAN ŞEHİT
Külliye önünde darbecilerin açtığı ateşle yaralanan ve doğum günü olan 3 Ağustos'ta şehadete yürüyen Oğuzhan Yaşar 1.98'lik boyu nedeniyle tabuta sğmamış, şehit için özel tabut yaptırılarak memleket Erzurum'a gönderilmişti. Aradan geçen 6 yılda acılarının ilk günkü gibi olduğunu anlatan baba Ahmet Yaşar, konuştu:



VATANA EL UZATILDIĞINI GÖRÜNCE YERİNDE DURAMADI: Oğlum, 1.98 boyunda dalyan gibi bir delikanlıydı. Daha 24 yaşındaydı. Ankara'ya çalışmak için gitmişti. O an vatana el uzatıldığını görür görmez yerinde duramadı. Önce TRT'ye gitmişler sonra oradan çıkınca bir tankın üzerinde köylümüz görmüş. Demiş ki, 'Oğuzhan, kontrol altına alındı, gel gidelim'. Oğuzhan da ona cevap olarak demiş ki; 'Ağabey daha bu gece işimiz çok'. Sonra Külliye'ye gidiyor. Orada bombardımanda ağır yaralandı. Oğlum vatan için canını ortaya koydu.



ERDOĞAN'LA BİRLİKTE MORGA İNDİK, ONU ALNINDAN ÖPTÜ: Şehit olduğunda Cumhurbaşkanımız ile birlikte morga indik. Uzun uzun baktı. Gözünden yaş geldi. Onu alnından öptü. Cumhurbaşkanımızı teselli ettim. Birbirimize sarıldık. Tabut istediler, tabuta sığmadı. Hemen bir tabut yaptırdılar. Sonra memleketimize getirdik. Çok zor günlerdi. Hayalleri vardı. Bugün yaşasaydı 30 yaşında olacaktı. Belki evlenmiş, çocukları vardı. Ama o vatan için canını ortaya koydu. Bu acı hepimizin acısı ama ortada kurtarılmış bir vatan var. Bu kurtuluşa biz canımızı vererek fedakârlık ettik. Allah bizleri cennete buluştursun.



VATAN KURTULDU YA KOLUMUZ, BACAĞIMIZ CANIMIZ FEDA OLSUN
15 Temmuz hain darbe girişiminde şehit düşen veya gazi olanlar arasında din görevlileri de vardı. Onlardan biri olan Kuran kursu hocası Emine Aydınbelge (52) o gece eşi Mehmet Aydınbelge ile Genelkurmay Başkanlığı önünde vatan savunmasına gitti ve gazi oldu. Üniversite zamanında başörtüsü takması yasaklandığı için aynı zamanda 28 Şubat mağduru olan Emine Aydınbelge duygularını anlattı:



28 ŞUBAT'TA DA SAÇIMI KAZIMIŞTIM: Kardeş kardeşi öldürmez diyorduk. Bunlar helikopterden ateş açtı, sivilleri taradı. Tankla insanları köprüden aşağı attı. Bacağımdaki şarapnel parçaları riskli olduğu için alınamadı. Onlar ile birlikte yaşıyorum. Yürürken batıyor ama kolum, bacağım, canım vatanıma feda olsun. Üniversite zamanlarında başörtüsü yasağı nedeniyle saçlarımı kazıtmıştım. O zulmü unutmamak için saçlarımı ve 15 Temmuz'da gurur nişanem olan vücudumdan çıkan şarapnelleri saklıyorum.

BİR KEZ BİLE 15 TEMMUZ MAHKEMESİNE GELMEDİLER
CHP'liler bir kez bile 15 Temmuz mahkemelerine gelmediler. Bize sahip çıkmadılar ki bizim sahip çıkılmaya ihtiyacımız da yok çok şükür. Devletimiz her daim yanımızda. Devlet büyüklerimizden hiçbir zaman kırıcı, incitici bir şey görmedik. Onlar ise sürekli KHK'lıların yanında yer aldılar, darbe girişiminde rol oynayanların yanına yer aldılar.

HELALLEŞME MESAİSİ SAMİMİ DEĞİL, ONLARLA HESABIMIZ AHİRETE KALDI
Sabah'ta yer alan habere göre, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 28 Şubat mağdurları ile helalleşme turuna çıkması samimi değil. Onlarla hesabımız ahirete kaldı. 15 Temmuz ve 28 Şubat, memleket meselesidir. Köylünün oyu 1, bizimki 5 diyenler aynı kafa. Bunlar bizi memleket bilmez, ilim irfan bilmez zannediyorlar. Bizi aşağılamaya çalışıyorlar. Özürde bile bir aşağılama var. Onlar bizden özür dilemezler. Yaptıkları ile konuştukları birbirleri ile uyuşmuyor.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN