Atatürk’ün Suriye sınırı düşüncesi sadece Hatay’la sınırlı değil: Yaşasaydı Halep'e 24 saat içinde girerdi

ABD arşivinde Atatürk’le ilgili çok konuşulacak, tarihi bir belge ortaya çıktı. Muhalefetin “Suriye’de ne işimiz var” söylemine de cevap niteliğindeki belgeye göre, Atatürk’ün Suriye sınırı düşüncesi sadece Hatay’la sınırlı değildi. Halep de düşüncelerinden biriydi. İşte Sabah Gazetesi yazarı Dilek Güngör'ün bugünkü yazısından çarpıcı bilgiler...

Muhalefetin "Suriye'de ne işimiz var" söylemine en iyi cevap tarih belgelerinden çıktı. ABD'de darbeler üzerine araştırmalar yapan Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akif Okur, Suriye konusunda daha önce yayınlanmamış bir belge buldu. 1932-1933'te Türkiye'de görev yapan ABD Büyükelçisi Charles Sherrill'in Washington'a gönderdiği mektup, bugün "Atatürk yaşasaydı Suriye'de ne yapardı?" sorusuna da ışık tutuyor. İşte Okur'un açıklamaları...
SURİYE SINIRI NASIL ÇİZİLDİ?
Önce Mondros Mütarekesi'ne bakalım. 30 Ekim 1918'deki Mondros Mütarekesi'nin ardından 3 Kasım 1918'de Yıldırım Orduları Grup Komutanı olarak Atatürk bir emir yayınlıyor: "Suriye vilayetinin kuzey sınırı Lazkiye'nin kuzeyinden Hanşeyhun'un (İdlib'in güneyi) güneyinden geçmek üzere doğuya doğru uzar. İskenderun, Antakya, Samandağı, Katma, Kilis ve Halep ahalesinin de dörtte üçünün Arapça konuşan Türkler olduğu her vesile ile hatırda tutulmalı ve her davada bu esas gözetilmelidir."

Aslında, Halep dahil kuzey Suriye'yi Türk millet tasavvurunun içinde gördüğünü belirtiyor. Sahadaki komutanlara da bu hat üzerinde yeni işgallere izin vermemeleri gerektiğini söylüyor. Yani şu andaki bölgeye işaret ediyor. Mondros Mütarekesi'nden 6 ay sonra, Misak-ı Milli'den önce Paris Barış Konferansı yapılıyor. O konferansta, 23 Haziran 1919'da Osmanlı Hükümeti bir muhtıra sunuyor. O muhtırada, "Güney hududumuz Kerkük'ten başlayacak Musul, Resulayn, Halep'ten geçecek. Lazkiye'nin kuzeyindeki İbn Hani burnundan Akdeniz'e uzanacaktır" deniyor. 28 Ocak 1920'de Misak-ı Milli'de şu ilke var: "Osmanlı Devleti'nin yalnızca Arap çoğunluğuyla meskun olup, 30 Ekim 1918 tarihli mütarekenin yapıldığı sırada düşman ordularının işgali altına kalan kısımlarının mukadderatı ahalisinin serbestçe beyan edecekleri oylara göre tayin edilmelidir. Dinen, örfen emelen birleşmiş ve yetkilerine karşı karşılıklı hürmet ve fedakârlık hissiyatıyla dolu Osmanlı İslam çoğunluğuyla meskun bulunan kısımların tamamı hakikaten veya hükmen hiçbir sebeple ayrılma kabul etmez bir bütündür."

YAZININ TAMAMI VE TARİHİ BELGELER İÇİN TIKLAYIN

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.