Tarihi 18 Aralık 2020

HDP’yi Kapatsak Da Mı Saklasak?

Bir konuda anlaşalım; "demokrasilerde parti kapatılmaz" cümlesi boş laftır. Bütün basmakalıp, sloganik ifadeler gibi bu da işe yaramaz, doğruyu bulmamıza yardım etmez. Siyasi partiler pekala kapatılır. Siyasi bırakıp şiddete yönelmişse, toplumu ikna etmek yerine silaha sarılmışsa, teröre destek oluyorsa, yönettiği belediyeler dağdaki teröristlere maaş bağlıyorsa, il ve ilçe teşkilatları terör örgütünün militan toplama acentesine dönüşmüşse, parti kendi genel merkezinden değil dağdan idare ediliyorsa o parti bal gibi kapatılır. O partiyi kapatmak değil kapatmamak zulümdür, haksızlıktır, adaleti yaralar.

Eğer bir siyasi parti şiddete bulaşmıyorsa, silahla arasına net bir çizgi çekiyorsa, en aykırı fikirleri dahi savunup toplumu ikna etmeye çalışıyorsa o parti kapatılamaz. Kapatılması zulümdür, adaletsizliktir, haksızlıktır. Şimdi gelin HDP bu denklemde nereye oturuyor ona bakalım. Sözgelimi HDP açıkça "bağımsız Kürdistan'ı" savunsaydı, bu fikre bütün benliğimle karşı çıkardım. Ancak HDP bu projesini terörle değil siyasetle, iknayla, düşünceyle, sözle savunsaydı kapatılmasına karşı çıkardım. Keza Kürtçenin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi, özerk yönetimlerin kurulması, Türkiye sınırları içerisinde bir "Kürt bölgesinin" oluşturulması gibi tüm benliğimle karşı çıkacağım diğer fikirleri savunmak da - bu projeleri savunan parti silaha, teröre, şiddete bulaşmadığı sürece - kapatılma gerekçesi olmamalı. Ancak HDP'nin konumu gece ile gündüzün farkı gibi ayan beyan ortada. HDP savunduğu düşüncelerden dolayı değil terör örgütünün uzantısı hatta doğrudan siyasi kolu olduğu için kapatılmak fiili ile aynı cümle içerisinde anılıyor.

Meselenin hukuki boyutu açık ve net. Parti kapatma konusunda ülkemizdeki hukuki düzenlemeler gayet özgürlükçü ve parti kapatmayı zorlaştırıyor. Ancak ne kadar zorlaştırırsa zorlaştırsın HDP meşru siyasetin sınırlarını çoktan ve fazlasıyla aştığı için, daha doğrusu hiçbir zaman o sınırlar içerisinde olmadığı için, kapatılmayı şimdiye kadar defalarca hak etti. Eğer Türkiye'nin parti kapatma sicili temiz olsaydı HDP şimdiye kadar çoktan kapatılırdı. Ancak geçmişte olur olmaz ve sudan bahanelerle o kadar çok parti kapatıldı ki geçmişin kötü tecrübeleri bugün elimizi kolumuzu bağlıyor. Geçmişte Refah Partisi, Fazilet Partisi en hafif ifade ile fabrikasyon delillerle kapatılmasaydı, bugün parti kapatma konusunda çok daha temiz bir sicilimiz olacaktı ve meselenin hukuki karşılığını daha net tespit edebilecektir.

Geçmiş bizi ister istemez meselenin siyasi boyutuna getiriyor; HDP'nin kapatılması siyaseten doğru olur mu olmaz mı? HDP'nin kapatılmasının siyasi bir fayda getirmeyeceği kanaatindeyim. Bugün HDP siyaseten köşeye sıkışmış, kağıt üzerinde varlığını devam ettiren ancak siyasi meşruiyetini kaybetmiş, Türkiye'ye ve dahi Kürtlere söyleyecek sözü kalmamış bir siyasi partidir. Siyasetteki tek etkisi CHP ve İYİ Parti'nin gizli kapaklı, sessiz sedasız yanaşmalığını yapmakla sınırlıdır. HDP öyle bir zillete düştüki çıkıp CHP'nin ve İYİ Parti'nin yanaşmalığını yaptığını yüksek sesle dile getiremez bile. Üstelik kapatıldığı andan itibaren dağdan gelen talimat doğrultusunda yeni bir parti kurulacağı ve aynı yanaşmalığı yapacağı da su götürmez bir gerçek. Hal böyleyken köşeye sıkışmış, siyaseten tükenmiş, yanaşmalığı nimet bilen, ABD'den yardım dilenen, bir çok seçim bölgesinde Kürtlere düşman isimlerin seçilmesi için oy vermek zorunda kalmış bir HDP'yi üstelik bir kaç gün sonra yerine yenisinin kurulacağını bilerek kapatmanın nasıl bir siyasi faydası olabilir? Buna rağmen hukuk işler ve HDP kapatılırsa buna da hukuki çerçevede kimse itiraz edemez.