Bu işin kitabını yazan kişiyim. Pratik desen onu da öğrendim. Yıllardır sağda solda tecrübe kazandım. Gazetede yazıyorum, televizyona çıkıp anlatıyorum. Anlayacağınız bu kutlu vazifeyi benden iyi yapacak kimse yok. O nedenle parti kurmaya karar verdim. Siyaset camiasından biraz tanıdığım var. Onları da alırım yanıma. Gazeteci desen hepsi ahbabım dostum. Birkaç da akademisyen meslektaş bulurum. Babamın dostları, hanımın akrabaları derken nereden baksan 100-150 kişilik bir kurucular kurulu oluştururum. Üniversitedeki parlak talebelerden birkaç tanesini de ayarlarım. Malum genç seçmen artık çok önemli. Neden çok önemli bilmiyorum ama herkes öyle diyor. Demek ki önemli. Boysa bende de var. Hitabet desen hoca hastalığı mübarek; bir konuşmaya başladığımda aralıksız 2-3 saat kafa ütüleyebilirim. Millet zaten açmış kollarını beni bekliyor. Ah İsmail bir parti kursa da koşa koşa oyumuzu ona versek diyorlar. Vaatlerim zaten belli; ehliyet, liyakat, demokrasi, insan hakları, özgürlükler, çok seslilik, herkese açılım, dünya ile iyi ilişkiler. Hem toplumsal gerilimi de düşürürüm, herkesi de kucaklarım. Siyaset dediğin zaten bundan başka ne ki! Riski de yok.
Darbe filan olursa tankların önüne ilk ben çıkarım ama önce güvenli bir yere geçmem gerekiyor. Tehlike geçer geçmez tankların önüne ilk ben çıkmazsam namert olayım.
Oldu bitti işte!
Olmaz mı!
Hakkınız var, bence de olmaz. Siyaset bundan çok daha ciddi bir iş. Donanım, birikim, tecrübe, kadro, cesaret, gayret, emek istiyor. Tüm makamlar aslında benim hakkım, kıymetimi bilmediler diyerek çocukça bir kıskançlıkla ne siyaset yapılır ne de parti kurulur.
Ama kuran da var. Ne diyelim, Allah'ın türlü türlü kulu var işte!