Tarihi 7 Haziran 2019

Şimdi sırası mı?

AK Parti kurulduğu günden beri her zaman bir numara olmaya alışkın.
Katıldığı tüm seçimlerden birinci çıktı, olmaz denilen işleri yaptı, yapılamaz denilenleri başardı, kronik hale gelmiş sorunlar çözüldü. Kelimenin tam anlamı ile başarıya alışkın bir parti. Lügatinde mağlubiyet yazmıyor, rakiplerine fark atmış ve devamlı kendisi ile yarışmış.
Deyim yerindeyse başarıdan yana alnı ak, bembeyaz AK Parti'nin. Bu beyazlık içerisinde en ufak bir yetersizlik göze batıyor. Onlarca işi eksiksiz başarsa bile, eksik kaldığı alanlar hemen görünüyor. Nokta kadar siyahlıklar, AK Parti'nin bembeyaz başarı sayfasında haddinden fazla dikkat çekiyor.
AK Parti haklı veya haksız yere devamlı kendini eleştiriyor. Başka partilerde bini bir para olan aksaklıkların en ufağı AK Parti'de ortaya çıksa çetin bir sorgulama süreci başlıyor. AK Parti karşıtları tarafından 'yandaş' diye küçümsenen, özgür düşünmediği ve eleştirmediği iddia edilen gazeteciler sık sık AK Parti'yi ve muhafazakar camiayı eleştiriyor.
31 Mart seçimlerinden sonra gördüğümüz manzara tam olarak buydu. AK Parti seçimden birinci çıktı, oy oranını korudu, Cumhur İttifakı seçimlerin tartışmasız galibi oldu. Ama Ankara ve İstanbul'da AK Partili adaylar mazbatayı alamadı. İstanbul meselesi uzun hikaye, çok konuştuk, daha da konuşacağız üzerine. Ankara'da ise Mansur Yavaş tartışmasız bir şekilde belediye başkanlığı koltuğuna oturdu.
Ve AK Parti'de yıkıcı bir özeleştiri süreci başladı.
Kimisi teşkilatları sorunlu buldu, kimisi partinin seçim stratejisini.
Birinci çıkmış olan partinin kampanya dili eleştirildi. Yetmedi AK Parti'yi destekleyen medya mensuplarına bile fatura çıkartılmaya çalışıldı. 'Filanca kişi katıldığı programda sert konuşmasaydı sonuç farklı olurdu' veya 'Filanca kanal farklı bir yayın çizgisi takip etse daha çok oy alırdı' diyenler bile oldu.
Hakkını yemeyelim bu süreçte 'sakin olun' uyarısı yapanlar da oldu. AK Parti'yi eleştirirken kantarın topuzunu kaçırmayalım uyarısı yapıldı.
Ama bu sefer de 'sakin olun' uyarısını yapanlar, sakin olmaya davet ettiklerini hedef tahtasına oturttular. AK Parti'yi haksız yere eleştirmeyelim derken, yine başa döndük ve başkalarını yaylım ateşine tutmaya başladık.
Peki eleştiri yapılmasın mı?
Tabii ki yapılsın ama ne zaman yapılacağı önemli. İstanbul'da yenilenen seçimlere neredeyse iki hafta kalmışken az konuşup çok iş yapmak gerekiyor. Akademisyeninden köşe yazarına, teşkilat mensubundan belediye başkanına kadar herkes daha fazla nasıl faydalı olabilirim diye sormalı kendisine.
İstanbul seçimlerinin sonuçlarını belki yüz belki bin oy belirleyecek.
Hal böyleyken haksız ve zamansız eleştirilerle enerjiyi boşa harcamamak; haksız ve yersiz eleştirilerin önünü keseceğim diye kimseyi dışlamamak gerekir.
Öncelik İstanbul'dur. Seçimler bittikten sonra önümüzde uzun bir süreç var. Oturup uzun uzun konuşuruz.
Gerekirse birbirimizi tatlı tatlı ikaz eder, gerekirse sertçe eleştiririz. Günün sonunda yıkıcı bir eleştiriyle değil, siyasi kodlarımıza uygun olarak istişare ederek yolumuza devam ederiz.