Tarihi 14 Ocak 2019

Kılıçdaroğlu’nun meşruiyet krizi

CHP'NİN İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu, daha önce İstanbul'da belediye başkanlığı yapmış isimleri ziyaret ediyor. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan da randevu istedi. Randevu talebi olumlu karşılanınca Cumhurbaşkanı'yla görüşme gerçekleşti.
Görüşmenin magazinel boyutu medyaya daha fazla yansıdı. Ekrem İmamoğlu'nun babasının vakti zamanında köfteci dükkanı varmış.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde bu köftecide yemek yemiş. O zaman baba İmamoğlu, Belediye Başkanı Erdoğan'dan köftelerin parasını almamış. Erdoğan da oğul İmamoğlu'na görüşme esnasında 'Size köfte borcumuz var' diye takılmış.
İmamoğlu da 'O gönül borcudur' diyerek mukabele etmiş. Nereden baksan hoş bir diyalog.
İstanbul cephesinde durum böyle.
Gelelim Ankara'ya...
CHP'nin Ankara adayı Mansur Yavaş da katıldığı bir televizyon programında seçilmesi halinde Ankara'yı yönetirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüş alışverişinde bulunacağını söylemiş. Şahsi kanaatim Mansur Yavaş'ın Ankara'yı kazanma şansının olmadığı yönünde.
Ama olur da kazanırsa Erdoğan'la fikir alışverişinde bulunarak en doğrusunu yapar. Başkentin belediye başkanının Cumhurbaşkanı'yla temas halinde olması iyi olur. Hele ki o Cumhurbaşkanı, tartışmasız gelmiş geçmiş en başarılı belediye başkanı ise!
CHP'nin iki büyükşehir adayının Cumhurbaşkanı Erdoğan'la kavgalı bir görüntü vermekten kaçınıp aksine sıcak mesajlar vermesi şüphesiz siyasi bir stratejiye dayanıyor. İki aday da Erdoğan'ın seçmen nezdindeki popülerliğinin farkında. Erdoğan'la kavga etmenin kendilerini dar bir seçmen tabanına hapsedeceğinin bilincinde. Seçilmek için daha geniş seçmen kitlelerinin desteğinin gerektiğini görüyorlar. Erdoğan'la kavga ederek o desteği almanın mümkün olmadığını da biliyorlar.
Peki iki büyükşehir belediye başkan adayı bu doğrultuda hareket ederken, CHP'nin genel başkanı ne yapıyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meşruiyetini tartışmaya açıyor.
Açıyor da ne oluyor?
Toplumda bir karşılığı var mı bu tartışmanın? Tabii ki yok! Zaten kemikleşmiş CHP seçmeni dahil uzun süredir kimse Kılıçdaroğlu'nu ciddiye almıyor. Kemikleşmiş CHP seçmeni de mecburiyetten yani partisi hatırına Kılıçdaroğlu'na katlanıyor. Öyle olmasa iki büyükşehirin CHP adayları kendi genel başkanlarının açtığı meşruiyet tartışmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sıcak mesajlar vermezlerdi.
Kılıçdaroğlu'nun amacı belli;
CHP'nin kemik seçmenini ne kadar bilerse vereceği fire o kadar azalır.
Seçim gecesi yine % 20-25 bandında oyunu alır. Seçimden bir-iki gün sonra da kamera karşısına geçip, 'Biz oyumuzu koruduk ama seçimin kaybedeni AK Parti'dir' diye bir hikaye uydurur. Erdoğan ve AK Parti'ye karşı ne kadar hırçınlaşır, ne kadar çok yalan ve iftira atarsa kendi seçmenini o kadar çok tatmin eder. Delege üzerindeki diktatöryal hakimiyeti sayesinde de parti içi muhalefeti etkisiz hale getirir.
Günün sonunda genel başkanlığını muhafaza ettiği için kendi başarı hedefini yakalamış olur.
CHP'nin İstanbul ve Ankara adaylarının başarı hedefi ise farklı.
Gerçekçi olduklarında seçimi kazanamayacaklarını biliyorlar. Ama iddialı bir kampanya ve görece yüksek oy alırlarsa siyasette yer edinebilirler.
Belli mi olur yarın bir gün lider adayı olarak isimleri zikredilebilir. Tam da bu nedenle genel başkanlarının açtığı meşruiyet tartışmasını yalanlarcasına Erdoğan hakkında sıcak mesajlar veriyorlar. Günün sonunda kendi genel başkanlarına rağmen Erdoğan'ın meşruiyetine saygı duyuyorlar. Ve böylece aslında kendi genel başkanlarının meşruiyetini sorguluyorlar.