Tarihi 28 Aralık 2018

Huzura doğru yolculuk sezonu

MEDYAMIZIN klişelerinden bir tanesidir. Ramazan ayı geldiğinde, medyamız huzura doğru bir yolculuğa başlar. Yılın geri kalan 11 ayında bırakın dini içerikli yayın yapmayı, din karşıtlığının dibini bulan gazete ve televizyonlarımız birden hidayete erer. Dinci, irticacı, gerici safsatalarının yerini orucun sağlığa faydaları, yardımlaşmanın dinimizdeki yeri gibi konular alır. Medyanın huzura doğru yolculuk sezonu başlamıştır.
Siyasette de bu işin bir sezonu var.
Siyasetin dindarlık sezonu seçimden seçime başlıyor. Toparlanma önce dilde başlıyor. İnşallah, maşallah, hayırlı günler, Allahaısmarladık gibi kelimeler CHP adaylarının dilinden düşmüyor.
Sonra birden namazda cemaate devam hassasiyeti başlıyor. Tabii CHP'li adayların evlerinde namaz kılıp kılmadıklarını bilmiyoruz. Ama seçim dönemlerinde birden camiye, cemaate gelmeye başlıyorlar. Çocukluğundan beri Cuma namazı kaçırmayan mı dersin, annesi dokuz kez hacca gitmiş olan mı yoksa hoca torunu olan mı?
Korkuyorum; bir gün birisi hızını alamayıp benim dedem de 'yobazdı, şeriatçıydı, gericiydi' diyecek!
Tabii başörtüsü meselesi var bir de...
Şu kurumda başörtülü eleman çalışıyor diye Meclis'e soru önergesi veren milletvekili, cumhurbaşkanı adayı olunca başörtülü ablasını yanına alıp fotoğraf çektiriyor. Galiba bunu çok sıra dışı bir görüntü zannediyorlar.
Halbuki toplumun alışık olduğu bir durum. Bu toplumda aynı ailede başörtülü de var, başı açık da. Dindar da var seküler de! Çarşıda pazarda yaşlı bir başörtülü teyze bulup ona sarılıp fotoğraf çektirmek de seçim dönemi dindarlığının olmazsa olmazı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a öykünüyorlar ama olmuyor tabii.
Adaylar belli oldu, sezon açıldı!
Ekrem İmamoğlu da huzura doğru kervanına katılanlardan oldu. Türbe de ziyaret etti, inşallah maşallah da dedi. Allah mübarek etsin, kalbini açıp bakmadık, diyecek bir şeyimiz yok.
Ama...
Tüm bunlar seçim kazandırmıyor.
Herkes kör, alem de sersem değil çok şükür. Dindar olanı da olmayanı da görüyor. Hele hele başka zaman dindar olana kök söktürüp seçim zamanında dindar ayağına yatanı hiç kaçırmıyor.
Nerede olsa tanıyor ve notunu veriyor.
Halbuki seçim kazanmanın daha doğru yolları var. Mesela topluma yabancı olmamak, her fırsatta milleti aşağılamamak, milleti aşağılayan sözüm ona 'sanatçı'lara prim vermemek, 15 Temmuz'a tiyatro dememek, geçmişte yapılan hatalardan dolayı samimice özür dilemek, terör örgütleri ile aynı çizgide olmamak, ayakları yere basan projeler üretmek.
Bunları yapmayan siyasetçi dindar olsa ne yazar, dindar taklidi yapsa ne yazar!