Tarihi 13 Ağustos 2018

Daha önce de kazanmıştık

BEKLENEN oldu ve ABD ile ilişkilerde deniz tükendi. Bugün yaşadığımız krizin nedeni görünürde ABD vatandaşı bir papazın tutuklanması olabilir.
Ancak krizin arka planında çok daha fazlası var; Türkiye'nin son yıllarda bağımsızlaşmak, kendi ayakları üzerinde durmak, daha güçlü olmak ve neticede dünyanın diğer güçleri ile şimdiye kadar olduğundan daha farklı bir ilişki kurmak çabası ve isteği var.
Papazın tutuklanması ise basit bir mesele. Tıpkı orman yangınını çıkartan o ilk kıvılcım gibi. Yaz mevsimi geldiğinde hava sıcaklıkları yükselir; nem oranı azalır; ağaçların diplerindeki otlar, dallar, yapraklar kurur... Kısacası ortam bir orman yangınına müsait hale gelir. Ve maalesef bir kıvılcım hektarlarca ormanı yakmaya yeter. Aynı kıvılcımı kış mevsiminde toprak ve hava suya doygunken, hava sıcaklığı düşükken ateşleseniz orman tutuşmaz. Tutuşsa bile yangın büyüyüp etkisini arttırmaz.
Yangını başlatan kıvılcım olsa bile yangına zemin hazırlayan ve onu büyüten sebepler farklıdır.
Tutuklu papaz da tıpkı o kıvılcım gibi. Mesele papazın salıverilmesi ile bitecek olsaydı eğer hiçbir papaz Türk milletinin ali menfaatlerinden önemli değildir. Milli güvenliğimiz ve çıkarımız için papazı salıverirdik. Ancak gelinen noktada papazı salsak yarın başka bir kıvılcımdan bu yangın çıkar. Onun için beklenen olmuştur. Artık bu pilav daha fazla suyu kaldırmaz. Türkiye ile dünya egemenlerinin ilişkisi bu eski kalıplarla yürütülemez hale geldi. Yıllardır batılılar insan hakları, demokrasi, basın özgürlüğü diyerek lafı ağızlarında gevelediler durdular. Kah Türkiye'nin bir diktatörlük olduğunu söylediler, kah Osmanlı'yı yeniden diriltmeye çalıştığımızı. Biz de bu iddialara ve eleştirilere mukabil devamlı müttefiklik ilişkilerimizi, işbirliklerimizi, ortak çıkarlarımızı hatırlatıp durduk. Ancak bugün gelinen noktada iki taraf da bu çatışmayı daha fazla perde getirisinden sürdürmek istemiyor; sürdüremiyor.
Kıvılcım olmaya daha müsait olaylar da vardı. Örneğin hemen 15 Temmuz darbe girişimi ertesinde ABD'nin FETÖ elebaşını iade etmemesini öne sürerek ipleri kopartan taraf Türkiye olabilirdi.
ABD'nin Suriye'de Türkiye'nin düşmanı olan terör örgütüne verdiği silahlar da yangını başlatmaya fazlası ile yeterdi.
Ancak eski düzenin mekanizmaları zorlanarak bu krizler bir şekilde aşıldı veya buz dolabına kaldırıldı.
Hatırlayalım; Zeytin Dalı Harekatı sıralarında Türkiye en yetkili ağızdan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kelimeleri ile ABD'ye askerlerinizi bölgeden çekin ki üniformalarını size iade etmek zorunda kalmayalım demişti.
Bu cümle bile başlı başına tutuklu bulunan papazdan çok daha can acıtıcı ve tehditkardı ABD açısından. Ama kaderin bazen böyle cilveleri vardır; kıvılcımı en beklenmedik zamanda ateşler. Papaz meselesi de aynen böyle oldu.
Evet şimdi yeni bir dünya düzeninin eşiğindeyiz. 90'ların liberal, çok kültürlü, çoğulcu, işbirlikçi, ulus üstü kurumların etkili olduğu dünyası çoktan yıkıldı. Yerine daha çatışmacı, rekabetçi ve sert bir düzen kuruluyor.
Dünya tarihi boyunca bu türden düzen değişimlerinde bazı aktörler yükselir.
Türkiye son 15 yıldır yapıp ettikleri, iddiası ve arttırdığı gücü ile yükselmeye aday olan aktörlerin arasında. Dünya yeni bir hale bürünürken biz eski pozisyonumuzda mı kalacağız yoksa başka bir mevkiye mi yerleşeceğiz?
Yaşadığımız sancı bu sorunun cevabına dairdir. Ve inşallah sonrasında büyük bir ferahlık olacak doğum sancısıdır. Önemli olan ne kadar hasar gördüğümüz değil; günün sonunda ayakta kalıp kalamadığımız.
Çok hasar görsek de günün sonunda ayakta kalırsak kazanırız. Hiç darbe almasak da diz çökersek kaybederiz.
Zor bir müsabaka, çetin bir mücadele... Tıpkı daha önce kazandığımız onlarcası gibi!