Tarihi 2 Ağustos 2018

Hırçın, öfkeli ve CHP’li

CHP etrafına inanılmaz bir öfke yayıyor. Partinin en üst kademelerinden sokaktaki destekçisine kadar kavgacı, gergin bir tutum hâkim.
Medyayla ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı bir TV programına katılarak bir gazeteciyi yalancılıkla, diğerini ise "şerefsizlik"le itham ediyor. Üstelik "şerefsiz" dediği gazeteci Halk TV'nin yani CHP'nin yandaş kanalının genel yayın yönetmeni. CHP'ye muhalif bir gazeteciye neler söyleyeceğini varın siz düşünün.
Aynı genel başkan yardımcısı partisinin cumhurbaşkanı adayına "sıradan ve kaba birisi" de dedi. "Sıradan ve kaba" ithamına maruz kalan cumhurbaşkanı adayı ise iddia sahibinin yalancı olduğu söyledi. İnce seçim gecesi televizyonlara çıkamayacak kadar sarhoş olduğu bilgisinin "yandaş basına" Tuncay Özkan tarafından servis edildiğini iddia ediyor. Partinin genel başkan yardımcısı ile cumhurbaşkanı adayının hali böyle. "Yandaş basın"a ne hacet...
Öfkenin sokakta da karşılığı var, sosyal medyada da... Hatırlayalım seçim döneminde AK Parti bayraklarını indirmek için düz direğe tırmanan CHP'li kadınları gördük. İzmir'de seçim gecesi zafer turuna çıkmış AK Partili hanımlara saldıran CHP'liler, İnce'nin mitinginde "intikam" diye tempo tutanlar, miting sonrası ellerinde içki şişeleri ile cumhurbaşkanına hakaret eden ayyaşlar.
Aynı tiplerin sosyal medya performansları da nefret, hakaret ve küfür üzerine. Mazhar Alanson ve Bülent Ortaçgil'i linç ediyorlar mesela.
Röportajlarında siyasi konulara girip de AK Parti'ye ve cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmedikleri için. Sağduyulu hemen herkesin kabul edebileceği türden açıklamalar yapan sanatçıları satılmış olmakla itham ediyorlar. Dikkat edelim; adı geçen isimler röportajlarında AK Parti'yi övmediler ki bunu yapabilirlerdi de.
Ancak övdükleri için değil küfretmedikleri için linçe uğruyorlar.
Bunlar medyaya yansıdığı, gündem olduğu için bildiklerimiz. Bir de artık neredeyse sıradanlaştığı için, gündelik hayatın bir parçası olduğu için bilmediklerimiz var; sokakta gördüğü başörtülü bir hanımı bakışları ile taciz edenler, arkasından laf sokmaya çalışanlar, yürürken omuz atanlar... AK Partili olduğunu düşündüğü komşusuna nefretle bakanlar, öfkeyle muamele edenler...
İş yerinde, banka kuyruğunda, toplu taşımada, okulda, sinemada sağa sola en çok da dindar olduğunu düşündüklerine sataşanlar, her adımda sorun çıkartanlar, etrafa bulaşanlar...
Peki bu durumun sorumlusu kim?
Hepsi ruh hastası tipler olmadığına göre CHP'liler nasıl bu hale geldiler. Cevabı basit ve net: CHP'nin 2002'den beri takip ettiği marjinal muhalefet nedeniyle. CHP sözcükler değişse de baştan beri aynı şeyi söylüyor; ülkenin elden gittiğini, satıldığını, cumhuriyetin temel niteliklerinden taviz verildiğini iddia ediyor. Bu 2010'a kadarki dönemde olduğu gibi bazen "irtica" oluyor. O dönemde CHP kendi tabanına bir sabah kalktığımızda İran benzeri bir rejime uyanabileceğimizi anlatıp duruyordu.
Şimdi irtica söyleminin miadı doldu.
Ama CHP yine felaket senaryosu anlatıyor. Bir ara ülkenin AK Parti eliyle "Büyük Ortadoğu Planı" marifetiyle bölüneceğini söylüyordu. Konjonktür değişince felaket senaryosunu yine güncellediler. Bölünmeyeceğimizi ama ülkenin bir diktatörlük olmak yolunda doludizgin gittiğini iddia ettiler. CHP bu işi öyle abarttı ki ülkenin yıllardır yaptığı serbest ve şeffaf seçimlere hile karıştığını dahi iddia etti. Öncekiler gibi bu iddia da fos çıktı. CHP'liler seçimlere hile karışmadığını ancak partinin seçim takip organizasyonu yapamayacak kadar içler acısı bir halde olduğunu itiraf etmek zorunda kaldılar.
CHP çarklara, çelişkilere, dün ak dediğine bugün kara demeye alışkın bir parti. Ancak tüm bunları yaparken toplumu geriyor. Öfke, nefret ve kavga tohumları ekiyor.
İşin en acı tarafı CHP'liler bunu parti içi iktidarlarını devam ettirmek için yapıyor.
İktidara gelemeyen bir partinin koltuk kavgası için tüm ülke geriliyor, Muharrem İnce'nin ifadesiyle CHP'liler "şizofren ve ruh hastası" oluyor.