Tarihi 30 Temmuz 2018

Başarısızlığa mahkum olmak

TÜRKİYE'DE çok şey değişti.
Bir zamanlar bu değişimi 'Yeni Türkiye' kavramı ile ifade ederdik.
Değişim öyle boyutlara geldi ki değişimi ifade ettiğimiz 'Yeni Türkiye' kavramı bile güncelliğini yitirdi. Daha başka kavramlar, sözcükler kullanmaya başladık.
Söz gelimi koca bir hükümet sistemi değişti. Başbakanlık diye bir görev ve makam vardı; artık tarihe karıştı.
Cumhurbaşkanının tek yetkili olarak icradan sorumlu olduğu, meclisten güvenoyu olmadan kabinesini kurduğu, koalisyon hükümetlerin geçmişte kaldığı yeni bir düzen.
Şüphesiz bu değişimin sisteme bakan yönü. Siyasetin tabiatı değişti ülkede. Eskinin siyasi aktörleri sahneden indiler. Bir zamanlar peşlerinden milyonları sürükleyen merkez sağ liderlerin bir kısmı vefat etti, diğerleri ise siyasetten el etek çekti. Tarihe geçmiş olan anlı şanlı partilerinin bugün varlığını devam ettirip ettirmediğini bile bilmiyoruz.
Aynı değişimden dünyada nasibini aldı. Eski ittifakların yıkıldığı yerlerine yenisinin kurulduğu bir dünyadan bahsediyoruz.
Tüm bunlar olup biterken bazı şeyler Türkiye'de hiç değişmedi. Tarihin gerisinde kaldı, eskinin de eskisi bir hal aldı. Örneğin muhalefetin içler acısı hali...
Muhalefet partileri değişse de, yeni partiler kurulsa da, genel başkanlık koltuklarında başkaları otursa da muhalefete hakim o kokuşmuş anlayış ve onun yansımaları maalesef değişmedi.
Mesela hala Türkiye'de seçim kaybeden muhalefet liderleri, kazananlara ağz alınamayacak sözler söyleyerek tabanlarının gazını almaya, parti içi muhalefeti sakinleştirmeye çalışıyorlar. Delege oyunlarına başvurabiliyorlar; 'senin delegen, bu benim delegem' diye parmak hesabıyla partinin bir numaralı koltuğuna oturmaya çalışabiliyorlar. Makam mevki ile yaklaşan yerel seçimlerde adaylık vaadi ile delegeleri kendi tarafına çekmeye; tehdit, baskı ve bazen de rüşvetle iradelerine ipotek koymaya yeltenebiliyorlar.
Bunlar öyle tutumlar ki eski partilere mahsus değil. Kuruluş tarihine baktığımızda Türkiye'nin en yeni partisi sıfatına sahip olanlar bile benzer aldatmacalara, tiyatrolara heves edebiliyor. Genel başkanlar 'istifa ediyorum, kongreye gidelim' diyerek, koltuğunu sağlamlaştırmaya çalışabiliyor. Defalarca oynanmış bir müsamereyi bir daha sahneye koymaktan çekinmiyorlar. Aldatmaca, kapalı kapılar ardındaki pazarlıklar, ayak oyunları ile tahkim ettikleri parti içi iktidarlarını seçmenin onaylayacağını, tüm bu manzaraya bakarak iktidarı bu partilere ve liderlere teslim edeceğini zannediyorlar Neyse ki seçmen muhalefetin zannettiği kadar basiretsiz değil!
Olan bitenin hepsini görüp, kararını ona göre veriyor. Ve bu muhalefet partilerine iktidar yüzü göstermiyor.
Peki, iktidar olamasa da tüm bu aldatmaca nasıl son bulacak? Sağlıklı bir muhalefet sistemi kurulabilecek mi?
Bazıları bunun dışarıdan müdahalelerle sağlanabileceği düşünüyor. Siyasi partiler yasasında yapılacak düzenlemelerle muhalefet partileri için de değişim çarkının döndürülebileceğini söylüyorlar. Ancak unuttukları bir şey var; tabandan gelmeyen hiçbir değişiklik talebi başarılı olamaz; muhalefet de başarısızlığa mahkum gözüküyor!