Tarihi 11 Temmuz 2018

Türkiye’nin miladı

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan'ın yemin ederek yeni sistemde göreve başlaması ve kabinesini açıklaması Türkiye için tam anlamı ile bir milat oldu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sürecine geçiş sürecinin nasıl işlediği, yolda yaşanan sıkıntılar, farklı aktör ve kurumların yaşadığı savrulmalar...
Bunların hepsi mutlaka geriye dönüp değerlendirilmesi gereken noktalar.
Hepsine ek olarak yeni sistemin uygulamasını da konuşmamız gerekiyor.
Yapı nasıl kurulacak, bakanlıklarla, kurullar ve ofisler arasında nasıl bir koordinasyon olacak, kim nelerden sorumlu olacak... Bunları hepsi zamanla uygulamasını göreceğimiz, süreç içerisinde oturacak işler. Uygulamanın kendisine mahsus sorunları ve aksaklıkları olacaktır. Ancak güçlü liderlik ve siyasi irade olduğu müddetçe işin tabiatından olan bu türden kaçınılmaz aksaklıklar kolayca çözülecektir. Ancak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hakkında bugün esas konuşmamız gereken mesele yeni sisteme geçişin Türk siyasi tarihindeki anlamı olmalı.
Türkiye ilk defa bir dış zorlama, müdahale, askeri darbe olmadan geniş çaplı bir değişiklik yaptı.
Sivil siyaset sorunu tespit etti, çözüm önerisini geliştirdi ve uygulamaya koydu.
Sürece adım adım bakalım...
Siyasette yapısal bir sorunumuz vardı. Siyasal sistemimiz adeta siviller başarısız olsun, ülkeyi yönetemesinler diye tasarlanmıştı. Sistemi bu şekilde sorunlu olarak tasarlayanlar günün sonunda faturayı sivillere kesiyorlardı.
Siyasetçilerin ülkeyi yönetemediğini, kendi çıkarlarını düşünüp milli menfaatleri geri plana attıklarını söylüyorlardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan öncelikle bu mantığa karşı çıktı.
Siyasetçinin elinin kolunun bağlandığını, başarısız olması için yoluna çeşitli tuzaklar kurulduğunu söyledi.
Sorunun siyasetçiler değil sistem olduğunu söyledi. Toplumu da buna ikna etti.
Böylece sorun tespit edilmiş oldu. İkinci aşama çözüm önerisini geliştirmek oldu. Liderlik ve siyasi irade burada da oldukça cesur davrandı. Küçük, noktasal müdahaleler ile sorunu her zaman aşmaya, iyileştirmeler yapmaya çalıştı.
Ancak bunun yanında daha makro bir değişim ajandasını da masanın üzerine koydu. Değişimin adını net bir şekilde başkanlık sistemi olarak koydu.
Türkiye'nin yapısal sorunlarının başkanlık sistemine geçişle çözülebileceğini, diğer tüm seçeneklerin günü kurtaran yüzeysel reçeteler olacağını ifade etti. Bu başlı başına çok cesur bir karardı. Türkiye'de başkanlık sistemini daha önce gündeme getiren çok siyasetçi oldu. Ancak hiçbirisi Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi bunu ajandasının öncelikli meselesi haline getirmedi. Böylece çözüm önerisi net bir şekilde ortaya konmuş oldu.
En nihayetinde uygulama aşamasına gelindi. Zorlu bir siyasi sürecin sonunda anayasa değişikliği gerçekleştirildi.
Önce Meclis'te muhalefetin tüm engelleme çabalarına rağmen değişiklik referanduma gidecek şekilde kabul edildi.
Daha sonra da kıran kırana geçen bir referandum sürecinde seçmenin onayı alınarak yeni sisteme geçiş yapıldı.
Tüm bunlar yaşanırken muhalefetin engelleme çabalarının yanında tespit etmesi daha zor olan karanlık odakların operasyonlarına karşı gelmek de gerekti. Nihayetinde Pazartesi günü hepimizin göğsünü kabartan, rahat bir nefes aldıran, geleceğe daha umutla bakmamızı sağlayan tablo ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni dönemin ilk cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Hayırlı olsun!