Tarihi 4 Mart 2010

Dil aşkı

Bundan tam sekiz yıl önce çıkardığım ilk kitabım "Yabancı Dil Öğrenme Yolları"nda yabancı dil öğrenmeyi aşk'a benzetmiştim. "Yabancı dil öğrenmek aşk gibidir" derken süreci şöyle özetlemiştim: Tutku, sorgulama, birleşme veya ayrılık.
Yabancı dil öğrenme süreci, bazı yönleriyle âşık olma sürecine benziyor. Çoğu kez tutkulu bir istekle başlar, 'acaba'larla ve sorgulamalarla devam eder, birleşme veya ayrılmayla sonuca ulaşır. İlk andaki tereddütler, yabancı dil öğrenme sürecinin ilk gerilimidir.
"Şu İngilizce işini bir halletsem" diyor veya "Bir dil bir insan" cümlelerini kaç kez tekrarladığınız halde sinemada filmi altyazıyla takip ediyor olabilirsiniz. Ya da iş mülâkatlarında deneyiminizin ardından "Hangi dili ne derecede biliyorsunuz?'" diye soruluyor. Ve siz kalıveriyorsunuz.
Sıkıntı… Ama neyse ki çoğunluktasınız. Eğitim sistemimizden ve kültürümüzden kaynaklanan bir sorun bu. Konuşmaya utanma, topluluk içinde çekinme, güvensizlik gibi faktörler rol oynuyor.
Aslında bunun herkes farkında, sadece itiraf edemiyoruz. Herkes kendi arasında konuşuyor. Bu arada üniversite bitirip dil öğrenemeyenler de var. Hatta bununla ilgili samimi bir itirafı bakın geçenlerde kim yaptı? Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Mehmet Küçük.
Küçük, "Türkiye'de dil öğretimi problemi var. Yeterince dil öğretemiyoruz. İlköğretimden üniversiteye kadar çocuklara dil dersi veriyoruz. Ama bir dili öğretemeden mezun ediyoruz. Ben iki üniversite bitirdim. Ama dil öğrenemedim. Yurtdışında ancak biraz ilerlettim" dedi.
Çok haklı. Kendi ana dilimizi, Türkçe'yi, en doğru şekilde konuşamazken bir de İngilizce ile uğraşıyoruz, öyle değil mi?
Kendi dilimizi geliştirmekle ilgili en kolay yolu hemen söyleyebilirim; kitap okumak. Okudukça hem bilgi, hem kelime dağarcığınız genişler.
Yabancı dil içinse mutlaka fedakârlık gerekiyor. Öğrenmeye hevesli olmak, ona vakit ayırmak çok önemli.
Ben şanslıydım; ya da 'şansımı kendim yarattım' diyebilirim. Ailemin desteği ve burslu olarak yurtdışında okudum. Eğitim dilim İngilizce idi. Farklı ülkelerde yaşadığım için o ülkelerin dillerini de büyük bir merakla öğrendim.
Ülkemizin yarası olan bir sorun böylesine ortadayken, geçen aylarda yorgun çıktığım bir canlı yayında üstüme nasıl gelindiğini hatırlarsınız. İnsanlar kendilerine bakmadan açık aramaya kalkışmıştı ama şimdilerde utançlarından konuyu açamıyorlar. Çünkü güzel ülkemi temsil ettiğim işlerle en güzel cevabı verdim. Geçen gün yine Türk Hava Yolları'nın Bologna Hattı Açılışı etkinliklerini İtalyanca sunmak üzere İtalya'daydım. Hatta çok hoş bir tesadüfle, THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu'nun üniversitede okuyan oğlunun da kitabımdan faydalandığını memnuniyetle öğrendim.
Özetle, kendinize güvenin. İnanın. Ben inandığım yoldan gitmeye devam edeceğim. Annem ve iki yakın arkadaşım benden etkilenerek dil kursuna yazıldılar. Ne mutlu… Ülkemizin dört bir yanından aldığım yüzlerce e-mail de öylesine gurur okşayıcı ki. Bindiğim bir takside kısa bir sohbetten sonra şoförün kitabımı okuduktan sonra İngilizce konuştuğunu öğrendiğimdeki hislerimi herhalde tahmin edersiniz.
Kendinizi iyi hissetmek, özgüveninizi artırmak, topluma faydalı olmak ve bir adım önde olmak için hiç durmayın, dil öğrenin.