Tarihi 27 Eylül 2018

Dünya 1’den de büyük

BM Genel Kurul toplantılarının Salı günkü oturumu, uzun zamandır belki de en önemli olanıydı.
Başkan Erdoğan'ın konuşması da sadece New York'ta o salonda bulunanlara değil, tüm dünya ülkelerine ve bu ülkeleri yönetenlere bir manifesto gibiydi çünkü. BM, tarihinin en zayıf olduğu anda, Türkiye ise en güçlü olduğu anda gerçekleşti bu toplantı.
Ne üye ülkelerinin çıkarlarını ne de kuruluş amacında olduğu gibi ekonomik-siyasiinsani hiçbir soruna çözüm bulamayan BM, ABD'nin güdümünde etkisiz bir kurul olmaktan öteye gidemiyor uzun zamandır. Bir de Türkiye'ye bakalım. Suriye'de 7 yılı aşkın süredir bütün dünyanın gözü önünde devam eden iç savaşta, ABD'nin kendi çıkarları dışında hiçbirşeyi umursamayan, burada terör örgütleriyle müttefik olduklarını ilan edecek kadar gözü dönmüş bir çıkar savaşına girdiği ve ne yazık ki BM'nin bu konuda hiçbirşey yapmadığı dönemde Türkiye; hem sahada hem masada attığı doğru adımlar, aldığı doğru kararlar ve her şeyden önemlisi insan odaklı yürüttüğü diplomasi sayesinde bir insanlık dersi verdi tüm dünyaya. Göç etmek zorunda bırakılan milyonlarca Suriyeli mülteciye kapılarını açan mazlumların umudu olan bir Türkiye var. Son olarak;
Başkan Erdoğan'ın kararlılığı ve usta diplomasisi sayesinde Soçi Zirvesi'nde büyük bir insani felaket önlendi. 3 buçuk milyon insanın yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmasının Türkiye ve Erdoğan tarafından gerçekleşmediği Trump tarafından dile getirilmese bile, bizzat BM Genel Sekreteri ve tüm dünya tarafından da kayıtlara geçirildi zaten.
Başkan Erdoğan'ın "Dünya 5'ten Büyüktür" deyişi, sıradan bir dış politika sloganı olmaktan çok öte; BM özelinde ama dünya genelinde 5 ülkenin insafına mahkum edilen bir düzenin ifadesinin ne kadar doğru olduğu bir kez daha görüldü bu son gelişmelerle. Başkan Erdoğan'ın ABD gezisinin özeti nedir diye soracak olursanız; Dünya 5'ten Büyüktür söyleminin artık değiştiği ve Dünya 1'den de Büyüktür algısının çok net anlatıldığı bir diplomasi başarısıdır demek son derece doğru olacaktır.

KAZANAN YİNE TÜRKİYE
Ekonomi alanında çok önemli bir boşluğu doldurarak yayın hayatına başlayan a Para kanalında Pazartesi akşamı Özlem Doğaner'in moderatörlüğünde Türkiye'nin Yarını programını izlemeyenler çok şey kaybetti. Benim de katıldığım programın ana konusu Türkiye-ABD ilişkileri ve yeni ekonomik düzen idi ama iç politikadan dış politikaya 30 yıllık bir perspektif çizildi.
ABD'nin yönlendirmesiyle ticaret savaşlarının bir kur savaşına dönüştüğü, Trump'ın dolar'ı bir silah olarak kullanmayı tercih etmesiyle ve ulusal egemenliğin tek aracı haline getirmeye çalışması ile bumerang etkisi yoluyla kendisine zarar veren bu yaklaşımın sonuçlarının en başta ABD'yi vuracağı yorumları ağırlık kazandı.
Bu güç savaşları arasında tutarlı ve başı dik tek ülke olarak Türkiye'nin, coğrafi, demografik ve stratejik özelliklerinden dolayı hemen her taraf için hem korkulan hem vazgeçilemeyen ülke olması da, genel denklemdeki rolünü daha arttırıyor. Özellikle son 16 yıldır kriz yönetimini çok iyi öğrenen, hem ekonomik hem siyasal hem yapısal dönüşümünü bu krizlerle mücadelede daha aktif ve güçlü yapacağı şekle büründüren Türkiye, dünyanın yaşadığı bu zorlu süreçte görün bakın en başarılı sonuçla çıkacaktır. Türkiye ne zorlukları aştı, bunu mu aşamayacak?