Tarihi 23 Ekim 2017

Kızıl Soros’a Bay Dışkı sahip çıkıyor

Kızıl Milyarder ya da Kızıl Soros ya da bilinen adıyla Osman Kavala. Geçen hafta FETÖ kapsamında terör fonunun kilit ismi iddiasıyla gözaltına alınan bu karanlık işadamının evindeki dijital malzemeler inceleniyor, telefonundaki geçmişe dönük HTS trafiği irdeleniyor, 15 Temmuz öncesi katıldığı toplantılar mercek altında.

STK çalışmaları adı altında ajanlık iddialarına kadar giden bir şüphe ile her siyasi krizde adı geçen Kavala'nın;
IKBY'nin gayrimeşru referandum kararının ilk adımlarının atıldığı 15 Şubat'taki Moskova'daki konferansa PYD'nin o dönemki Lideri Salih Müslüm, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve CIA'nın sesi konumundaki Michael Rubin ile katıldığı fotoğraflarla kanıtlandı.
"Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" derler ya, bu karanlık Kızıl Soros'un en yakın arkadaşı da İzmir Şirince'de yıllarca yasalara aykırı imar yapıp, yasalar uygulanmaya kalkılınca Ermeni kimliği üzerinden suistimal eden Sevan Nişanyan çıktı.
Bu adam inşaat mevzuatına aykırı davranmaktan tutuklu iken cezaevinden izinli çıkıp Yunanistan'a kaçmış ve ne alaka ise "siyasi iltica" için başvurmuş ve geçici ikamet kartı hemen verilmişti.
Şimdi kaçtığı Yunanistan'dan attığı twitlerle Türkiye ve Türk milletine hakaret eden bu adamı, yıllar önce evli olduğu kadının başından aşağıya dışkı atmasıyla da hatırlarsınız.



Twitter hesabında sabit mesajda aynen şöyle yazmış bu alçak: "TC lağımına bulaşmış bir dünyada Twitter'ın da tadı yok!!" Peki senin dışkıdan bile iğrenç seviyene ne diyelim bay lağım...








GÜNÜN FOTOĞRAFI
Eski Türkiye yok artık. Viyana Havalimanı'nda Türk vatandaşlarını köpekle arayan küstah Avrupalı anında cevabını aldı. Atatürk Havalimanı'ndaki Avusturyalılar da Türk köpekleriyle arandı...

GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER
Cumartesi günü Rize'de Anadolu Yayıncıları Derneği Başkanı Sinan Burhan ve Çay Tv Genel Müdürü Hasan Yavuz Bakır'ın düzenlediği ve 41 yabancı basın mensubu ile benim de aralarında bulunduğum Türk gazetecilerin katıldığı Uluslararası Karadeniz Medya Şurası'ndaydık.
15 Temmuz darbesi, Medya ve Demokrasi başlığı altında meslektaşlarımla birlikte medyanın darbelerdeki rolünü de konuştuk.
Emin Pazarcı, Melik Özmen ve Fatih Atik ile gerçekleştirdiğimiz oturumda daha önceki darbelerde medyanın, darbe dönemlerinde toplumun değil, devletin vesayet organlarının gönüllü işbirlikçisi gibi çalıştığını ve "durumdan vazife çıkardığını" söyledik.
Ama 15 Temmuz'da medya darbelerle sınavında bir dönüm noktası yaşadı ve sorgusuz sualsiz, nedensiz biçimsiz ve ideolojisiz olarak ilk andan itibaren darbeye ve darbecilere karşı durdu.
Demokrasiden, sivil siyasetten ve meşru hükümetten yana tavrını ortaya koyarak kendisini temize çıkardı. Sadece siyasette değil medyada da milli olmanın önemi bir kez daha anlaşıldı.
Her daim dilinden demokrasiyi düşürmeyen ABD ve Avrupa ve AB ülkeleri ise bu sınavda çok fena çaktı.
15 Temmuz'da milletin sivil direnişini, hain terör örgütünün darbe ve işgal girişimini geçiştirdi, o günü neredeyse yaşanmamış saydı ve 16 Temmuz günü Türk devletine, darbeyi yapanları adil yargılayıp yargılamayacağımızı soracak kadar küstahlaştı.
Bakın beyler sizin satılık çok kaleminiz var biliyoruz ama Cumartesi günü Rize'de bir araya gelen 50'nin üstündeki yerli ve yabancı MİLLİ gazeteci bir şey konusunda tereddütsüz aynı fikirde idi:
15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi görülmemiş bir sivil direnişle püskürtüldü ve hainler geldikleri gibi gitti.