Tarihi 3 Aralık 2011

"Ayıcı Arif"...

"Eski yaraları kanatmayın..." diyenlere
bakmayın siz...
"Dersim Katliamı" nın gündeme gelmesi
iyi oldu...
...
Hem...
Yıllardır "tarih" adı altında, uydurdukları
hurafeleri halka dayatanlara karşı iyi oldu!
Hem...
Halkın gerçek geçmişini bilme-öğrenme
fırsatının doğması bakımından iyi oldu!
...
"Takke düştü, kel göründü!"...
...
Her ne kadar,
"Takke de bizim, Kel de biz"
olsak da,
gerçek gerçektir, gerisi de mutlak gelmelidir!
...
Kuru kuruya,
"Cumhuriyet erdemdir"...
"Demokrasi fazilettir"
demek yetmez!
Bunları hak ettiğimizi, dürüst, hakkın yerini
bulmasına en ön sırada yer veren bir toplum
olduğumuzu da ortaya koymalıyız...
...
Gelelim, başlıktaki "Ayıcı Arif"e...
...
Milli Mücadele kahramanlarımızdandır...
Albay'lığa kadar yükselmiş, 1926'daki
"İzmir Suikasti" davası'nda asılmıştır!
...
İdamının altında, harp sırasında kaleme
aldığı ve sonradan yayınlanan anılarına
iliştirdiği bazı notlar yatmaktadır!
...
"Nutuk"
tan tam iki yıl önce yayınlandığı
için, garibim "Ayıcı Arif", nelerin-nasıl
yazılması gerektiğini kestirememiş...
Oldukça köşeli-bodoslama gitmiş...
Bu üslup da o'nu yağlı ipe göndermiştir...
...
İleride "Ayıcı Arif"in kitabından geniş
olarak söz ederiz etmesine de, idamı hak
eden(!) satırlarını sunalım şimdilik bilginize!
...
Malûmunuz, "Birinci İnönü Savaşı"
bozguna uğrayan Yunanların 11 Ocak
1921
sabahı geri çekilmesiyle sona erdi...
...
Bu savaşı bizzat yaşayan "Ayıcı Arif"
mücadeleyi anlatırken, "İsmet İnönü"den
sadece bir tek satırda bahsetmiş ve şunu
yazmıştır;
"10 Ocak günü İnönü'ne gelen Batı
Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey,
bu heyecanlı, kanlı savaşla yakından
ilgilenmiştir"...
...
İşte hepsi bu kadar!
...
Savaş 6 Ocak'ta başlamış, İsmet bey
10'unda
cepheye intikâl etmiş, o günün
akşamı da zaten savaş sona ermiştir...
...
Gazeteci Mustafa Armağan,
Cumhurbaşkanlığı eski Genel Sekreteri
Bıyıklıoğlu'nun da, notlarında, savaşın
kazanılmasında İsmet Bey'in herhangi bir
katkısının bulunmadığını belirterek, o'nun
en önemli özelliğinin, "etrafa karşı" her
başarıyı kendine mâl etme becerisi olduğunu
vurgulamıştır...
...
Şimdi sormak gerekmez mi?
Bir takım kişisel-kurnaz-ince manevralarla,
biz de, o günkü güçlü-malûm çevreler de,
aynı anlamıyla "etraf..." konumuna dahil
edilmiş değil miyiz?
Yanıltılmamış mıyız?
...
Belki merak edersiniz...
Bu savaş sonrası İsmet bey,
"tuğgeneral"
liğe terfi ettirilmiş, tarih
sayfalarına da savaşı "o"nun kazandığı
yazılmıştır!
...
Olan, "Ayıcı Arif"e olmuştur!
Asılmıştır...