Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 17 Ocak 2017

Tahammül sınırlarını zorlayan bekleme anları

İnsan hayatının 26 yılı uykuda geçiyormuş. Oh temiz. Ne yorgunluk yapıyor, ne stres. Rüyalarıydı, hayalleriydi, kuş tüylü yastığıydı üstüne cabası. Peki hayatımızın ne kadarı beklemekle geçiyor dersiniz? Gelin şu can sıkıcı, iç bunaltıcı, 'Allah'ım sana geliyorum dedirten' bekleme anlarına bir bakalım.

Durak beklemeleri…
Şans bu ya, herkesin otobüsü gelir, sizin ki gelmek bilmez. Ne zaman vazgeçtim arkadaş der başka bir yol bulursunuz, o zaman köşeden gösteriverir güzel yüzünü. Dünya böyle küçük sabır testlerinden oluşuyor işte.

Trafik…
Büyükşehirlerde daha büyük problem teşkil etse de trafik her yerde sorun.
Trafikle mücadelenin tek yolu kendine küçük oyunlar yaratmak. Mesela radyoyu açıp ilk çıkan şarkıyı kendinize armağan edin. Sonraki şarkıyı da, hatta sonrakini de… Çünkü daha uzun bir süre oradasınız.

Maçların geçmeyen son dakikaları…
Uzatma başlar, hayat durur. 3 dakika bir ömür sürer. Ah bi' de gol yersen ölme gitsin. Tabii ki galip durumdaysanız. Aksi taktirde değil 3 dakika, bir ömür bekler, yine de ağzını açmazsın.

Uçak rötarları…
Ya zaten tatile gitme heyecanından bütün gece uyumamışsın. O an hayalini kurduğun tek şey koltuğunu uçuş moduna alıp, camdan dışarılara bakıp hayallere dalmak. Ama bir türlü kavuşamıyorsun minik uçak yastığına. Rötar üstüne rötar.
Can sıkıcılıkta level-4.

Arkadaş beklemeleri…
Her grupta 2 tip insan vardır. Biri her yere yarım saat önce gelir, biri sen buluşma yerine geldiğin an evden çıkar.
Umarım ikinci kategoride sen varsındır, aksi türlü vay haline.

Eve tıkılıp kargonun gelmesini beklemek…
Arabalar elektrikle gidiyor, insanlar uçaktan internete giriyor, Mars'a rezervasyon yapılıyor ama arkadaş internetten aldığın bir şey için hala evde günlerce kargo bekliyorsun. Olacak iş mi! Değil! Zaten evde kargo beklemek zorunda da değilsin!
listelist.com

DOKTORA TEZİ
Bir tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk bir şeyler yazıyor. Oradan geçen bir Tilki:
– Hey Tavşan, ne yazıyorsun?
– Doktora tezimi yazıyorum.
– Ha öyle mi, çok güzel, ne hakkında?
– Tavşanların Tilkileri nasıl yedikleri hakkında.
– Yok canım, olur mu öyle şey, hiç Tavşanlar Tilki yerler mi?
– Olur canım, gel istersen, sana ispat edeyim.
Beraberce Tavşanın yuvasına girerler.
Biraz sonra Tavşan tek başına çıkar ve yine daktilosunun başına geçer, tak tuk birşeyler yazmaya devam eder.
Daha sonra oradan geçen bir Kurt, Tavşanı görür.
– Hey Tavşan, ne yazıyorsun?
– Doktora tezimi.
– Ne hakkında?
– Tavşanların Kurtları yemesi hakkında.
– Yayınlamayı düşünmüyorsun herhalde, buna kim inanır?
– Gel istersen göstereyim… Yine beraberce yuvaya girerler.
Tavşan biraz sonra tek başına dışarı çıkar.
Tavşanın yuvasını merak mı ettiniz ?
Manzara şudur:
Bir köşede Tilkinin kemikleri… Bir köşede Kurdun kemikleri… Diğer köşede ise TAVŞANIN DOKTORA DANIŞMANI ASLAN, kürdanla dişlerini temizliyor!
ANA FİKİR VE SONUÇ:
Doktora tezi yapmak için, tezin ne olduğunun önemi yoktur. Konunun da önemi yoktur.
Önemli olan, tez danışmanıdır ….


AlkışlıYorum
Babam 1996 yılında vefat etti. 11'i erkek ve en küçüğü de kız olmak üzere 12 evladı vardır. Babam bizi artık nasıl bir sevgi ile büyütmüşse, evdeki herkes babamın en cok kendisini sevdiğini sanıyor. Gerçeği mi? Tabii ki babam en çok beni severdi!
Babam vefat ettikten sonra 6 yaşındaki yeğenime kendime acındırmak için, "Benim artık babam yok." dedim.
Yeğenim yanıma geldi, sarıldı ve "Teyzee, ne yaptınız da öldürdünüz adamı?" dedi ve bana sarılarak teselli verdi!