Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 19 Kasım 2015

Martılardan nefret etmek için 10 sebep

Arkadaşın biri martılardan çok çekerek bir uyarıda bulunmuş...
1- Eğer çatınızda koloni halinde yaşıyorlarsa sabah uykusu kavramını unutun, saat 6 dedim mi "Niayykk niaaayk leh leh lehhh vuuu" tarzında iğrenç ötesi yüksek desibelli sesleriyle size uykuyu haram ederler.
2- Yazın en güzel zamanlarında yavrularlar ve sonra dünyadaki en değerli varlık kendi yavrularıymışcasına ufacık bir tehlike halinde bile (Örn: çatıya çıkıp anten düzeltmeye çalışan biri) bir anda 800 nüfusa çıkıp mahalleliye sararlar, saldırırlar.
3- O Allah'ın belası çirkin yavrularından bir tanesi kazara aşağı düşecek olursa iğrenç çığlıklar eşliğinde salvolar yaparak dünyayı mahalle sakinlerine dar ederler, kocaman şerefsiz yavruyu gagalarıyla alıp yukarı çıkaramadıkları gibi yardımcı olmaya çalışan hayvanseverlere de saldırıp gagalarlar.
4- Kendi çatınıza hiçbir sebeple çıkamazsınız, eğer teşebbüs ederseniz psikopat gagalar tarafından gözünüzün çıkarılması söz konusu olabilir. Bu yüzden kışın herhangi bir sebeple çıkabildiğiniz çatınızın ne güzel bir manzarası olduğunu öğrenir, martı nefreti katsayınızı yirmiyle çarparsınız. 5- En üst katta oturuyorsanız geceleri tepenizde sumo güreşi yapıldığını sanabilirsiniz. O küçücük hayvanatlardan o derece gürültü çıkabileceği aklınızın ucundan bile geçmez. Kimi zaman "Çatıda hırsız mı var lan?" gibisinden garip düşüncelerle yatağınızdan fırlayabilirsiniz.
6- Gece saat 3 dolaylarında ufak alıştırmalarla mesaiye başlarlar. Sabah 6-7'ye kadar sürecek işkence dakikalarının ilk adımları, "Naa naaa nuaaa lehk lehk lek…" sesleriyle başlar, eğer uykunuz derinse şanslısınız.
7- Havalı tüfek piyasasını yakından takip edersiniz. İspanyol yapımı dürbünlü havalı tüfeklerle martıları sessizce katledebileceğinizi öğrenip psikopata bağlamaya başlarsınız. Zamanla "Ulan yarın alıcam tüfeği, görürsünüz siz..." şeklinde telkinlerle kendinizi rahatlatmaya çalışırsınız.
8-
İçinizdeki hayvan sevgisi git gide azalır, kuşlar ve tüm kanatlı kombinasyonlardan zamanla tiksinmeye başlarsınız (uçaklar dahil).
9- Aklınızda, "Çatıyı yıktırmak" gibi garip düşünceler dolaşmaya başlar ve bu düşünceyi ciddi ciddi kardeşinizle paylaştığınızda o size, "Boşver abi en iyisi taşınalım" dediğinde ne amansız bir savaşın içerisinde olduğunuzu öğrenip daha da sinirlenirsiniz.
10- Yaz gelmesin diye dua edersiniz ve kışın bu şerefsizlerin nerede saklandıkları konusunda hiçbir fikriniz olmaz. (Hani yuvan benim evimin çatısıydı yavşak, şimdi nereye gittin?) Siz siz olun bu karaktersiz yaratıkları vapurla boğazdan geçerken beslemeyin, sizin simitler bizim tepemize dışkı olarak düşüyor, tabi bu savaşa dahil olmak istiyorsanız sizin bileceğiniz iş!

GülüYorum
Enişteme, "Arabayı değiştirsene artık, benden bile daha yaşlı" diyorum, "Değiştiremem, araba yolda kalınca teyzen arabayı itiyor, peşimden koşması çok hoşuma gidiyor.
Yıllarca ben koştum peşinden, şimdi biraz da o koşsun"
cevabıyla gülüyorum, gülüyorum, hala gülüyorum..

SEÇENEK
Hostes en öndeki adama kibarca gülümseyerek sordu: - Yemek ister misiniz efendim? Kendini lokantada zanneden yolcu servis masasına baktı: "Seçeneklerim neler?" Hostes yine kibarca gülümseyerek seçenekleri sundu: "Evet veya hayır."

İNCE ZEKA
Kamyon sürücüsü 'dikkat, alçak köprü' ikaz levhasını fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Olanca hızıyla üst köprüye bindirdi ve orada sıkıştı kaldı. Arkasında kilometrelerce araç kuyruğu oluştuktan sonra trafik/kurtarma ekibi nihayet geldi.
Kurtarıcı işine başlarken polis de gözleri sıkışmış kamyonda, sürücüye yaklaşarak söze girmiş olmak için sordu: "Köprüye sıkıştınız, he?" Sürücü canı burnunda homurdandı:
"Yo, köprü taşıyordum, mazotum bitti."

ELİMDEN GELDİĞİNCE
Trafik kuralı ihlali yapan kimsenin çıkmadığı uzun bir nöbetin sonunda polis nihayet aşırı hız yapan bir aracı durdurdu.
Sürücü camı açtı. Ruhsat ve ehliyetini uzattı. Polis ceza makbuzunu cebinden çıkarırken keyifle gülümsedi: "Sizi bütün gün bekledim." Sürücü 'nasıl olsa cezamı öyle ya da böyle çekeceğim' rahatlığıyla, iç çekerek cevap verdi: - Anlıyorum memur bey. Elimden geldiği kadar hızlı gelmeye çalıştım ben de. Polis, dakikalar süren gülmesi kesilmeyince adama eliyle git, git işareti yaptı ve adam cezadan kurtuldu.

AlkışlıYorum
İki yıl kadar önceydi. Yemek sırasında annem aradı. Ne yemek yaptığımı sordu.
Etli kuru fasulyeyi, tereyağlı pilavı, salatayı, yoğurdu, bilumum meşrubatı bir bir anlattım.
Fasulyeyi nasıl yaptığımı, etlerini nasıl hazırladığımı, pilavı ne kadar ateşte tuttuğumu ve ne kadar su ilave ettiğimi uzun uzadıya izah ettim. "Aman oğlum, sakın aç kalma, biraz daha sabret, baban elbet para bulacak!" dedi. "Mühim değil anne" deyip kapattım ve yarım ekmekle bir avuç zeytini yemeğe devam ettim.

SİHİRLİ YÜZÜK
Bir cumartesi günü yaşlı adam yanında nefes kesecek güzellikte bir 'fıstık'la kuyumcu dükkânına girmiş ve yanındaki sevgilisi için kıymetli bir yüzük almak istediğini söylemiş.
Kuyumcu 5 bin dolarlık güzel bir yüzük uzatmış. "Anlamadınız galiba..." demiş yaşlı adam, "Nadide bir şey olmalı..." Bunun üzerine kuyumcu kasayı açıp 40 bin dolarlık muhteşem bir yüzük koymuş tezgâhın üzerine... Adam inceledikten sonra bunu satın almak istediğini belirtmiş. "Ödeme nasıl olacak?" diye sormuş kuyumcu. "Çek ile..." demiş yaşlı adam, "Ama siz karşılığını sormak istersiniz, ben bu çeki yazıp size bırakayım, Pazartesi siz bankadan çekin, yüzüğümüzü aşkımla daha sonra gelir alırız..." diye eklemiş ve el ele sevinçle uçarcasına çıkmışlar dükkândan. Pazartesi sabahı kuyumcu burnundan soluyarak aramış onu "Hesabınızda beş kuruş yok!..." diye. "Biliyorum arkadaş..." diye cevap vermiş adam kıkırdayarak, "Ama bu sayede geçirdiğim inanılmaz haf ta sonunu sana bir anlatsam kafayı yersin!"

KÖŞE VURUŞU
Kuaförden çıkan kız özgüven patIaması yaşarken, berberden çıkan erkek eve gitmenin en kısa yoIunu arar.