KUSURSUZ ERKEK ARAYAN KADIN: Yoksa sen de onu mı arıyorsun?
Her şey genelde bir cümleyle başlar: "Ben öyle her erkekle yapamam, benimki farklı olmalı." Bu cümlenin altına aslında küçük puntolarla şu not düşülmelidir: 'Kusursuz erkek istiyorum ama ben de bazen tripli, karmaşık, duygusal, sabırsız ve tok karna bile tartışma çıkaran biriyim.' Ama kimse o notu okumaz.
Kusursuz erkek arayan kadının kafasında bir "ideal erkek listesi" vardır.
Bu liste, genelde üç sayfalık dilekçe gibidir: Romantik olacak ama yapışkan değil.
Zeki olacak ama ukala değil.
Yakışıklı olacak ama kendini beğenmiş değil.
Parası olacak ama gösterişsiz.
Annesini sevecek ama annesine bağımlı olmayacak.
Spor yapacak ama "protein tozu" cümlesini ağzına almayacak.
Duygularını belli edecek ama "duygusal" olmayacak.
Mizah anlayışı olacak ama esprileri asla kendine gülmeyecek.
Kısacası, hem Iron Man olsun, hem Mevlana.
Kusursuzluk beklentisi, ilk buluşmada kendini gösterir.
Kadın adama bakar, kahvesini nasıl karıştırdığına bile not verir:
"Aa, şeker attı… Demek ki kendini sevmiyor." "Çatalı sağ elle tuttu… Yabancı dizilerden etkilenmiş belli." "Bir dakika, bahşiş bırakmadı mı?! Yok, bu adamın ilişkide empatisi eksik." Oysa adamın sadece karnı açtır.
Ama kusursuzluk arayışı öyle bir büyür ki, en masum hareket bile "ilişki kırmızı bayrağına" dönüşür.
Bu kadınlar genelde çok ilişki yaşamaz, ama çok "deneme sürümü" yapar.
Her erkek, bir "beta versiyon" gibi test edilir:
- Duygusal tepki testi...
- Kıskançlık testi...
- "Ben mesaj atmazsam o atar mı" testi...
- "Birlikteyken eski sevgilimden bahsedersem nasıl tepki verir" testi...
Sonunda erkek testten değil, hayattan soğur.
Ve sonra klasik cümle gelir:
"Artık düzgün erkek kalmadı." Halbuki sorun, düzgün erkek kalmaması değil; kadının kafasında "üç boyutlu, ışıklandırmalı, bluetooth'lu" bir erkek prototipi olmasıdır.
Gerçek erkekler terler, sinirlenir, bazen sessiz kalır, bazen anlamaz. Ama en azından gerçektirler.
Bu noktada kadın "içsel yolculuk" başlatır.
Yoga, kişisel gelişim kitapları, tarot kartları, enerji taşları… Instagram biyosunda "Önce kendimi sevmeyi öğrendim" cümlesi belirir.
Ama yine de içten içe "Evren bana onu ne zaman gönderecek?" diye merak eder.
(Spoiler: Evren şu an başka isteklerle meşgul.)
Ve bir gün, tamamen tesadüfen, biriyle tanışır.
Ne özel biri, ne olağanüstü biri.
Kahvesini sütle içer, espirileri bazen yersizdir ama gözleri sıcaktır.
Ve kadın birden fark eder:
"Belki de mükemmellik, hatalarıyla sevilebilende gizlidir." Kusursuz erkek arayan kadın, sonunda "kusursuzluk" aramaktan vazgeçtiğinde gerçekten sevmeyi öğrenir.
Çünkü aşk, filtreli bir fotoğraf değil; bulanık ama samimi bir anıdır.
BUNU BİLİYOR MUYDUN?
Soğanın değeri o kadar yüksekti ki, borçlar "iki baş sarımsak ve bir büyük soğan"la ödeniyordu.
Ancak bir gece hırsızlar çuval çuval soğan çaldı.
Sabah olunca herkes cebindeki "paraların" filizlendiğini fark etti. Ekonomi çöktü, takas sistemi geri geldi. Bir yumurta, bir dilim ekmek ediyordu ama bir soğan… Artık sadece anılarda bir servetti.
GülüYorum
@yinekeyfimyok Babamla mutfakta ne zaman denk gelsek "Meyvelerden ye" diye laf ediyor. Bu babalardaki meyve yedirme azmi niye ya!